e) Her Şeyi Anlatanlar
Ben cemaat evlerinde kalıyordum, benim dışımda 5 kişi daha vardı derseniz polis sizden 5 isim ister, 4 derseniz 4 ister. Bunun farkında olup gizleyenler de var, her şeyi diyenler de var.
Bazı kişiler inciğine boncuğuna kadar anlatıyor, 10 yıl önceki arkadaşlarımı bile biraz süre verseniz hatırlarım diyebiliyor polise. Sadece kendi sohbetim değil, yan sohbetlere de kimler geldi, kimler gelmedi çok iyi biliyorum diyebiliyor. Yani polis sormasa da o anlatıyor; polis bilmez ya da hatırlamaz diye sormayacağı her konuya giriyor. Babamı bile iki kere sohbete götürdüm diye ifade verebiliyor. Hastası, dertlisi, bir kere gelmişi, Akp’lisi, Ateisti hepsinin adını veriyor. Hayatı boyunca kimi gördüyse söylüyor.
Mesela bir yurt müdür itirafçı olduğunda sadece kendi üstündekileri diyerek de olabilir, yurtta kalan herkesi diyerek de olabilir.
Ayrıca kimse 2013’ten sonrasını anlat demiyor, öyle olunca bu kişiler yüzlerce isim veriyor.
Konuyla ilgili bir KHK’lının floodu
f) Çok Az Şey Anlatanlar
Bu kişiler de hakkında zaten delil olanların ve yurtdışında olanların ismini veriyor. Bilerek ya da zaten zorunluluktan böyle yapıyorlar. Bu kişilerin sıkıntısı şu adli kontrol alma ihtimalleri zor olabiliyor ama gene de var. Diğer yandan ismini vermediği kişiler onun ismini verirse ya dosyasına eklenir, ya tekrardan göz altına alınır, ya da savcı telefonla çağırır yanına.
Yurtdışı düşünenler böyle yapabiliyor. Gitmeyi düşünmüyorsa da adli kontrol için bunu yapabiliyor. Ama işin sonunda hagb alması çok mümkün değil. Gene de hapiste olmamış oluyor, kendi açısından çoğu şeyi kabul etmiş oluyor. Kabul etmenin bir zararı var mı? Ettiği delile bağlı. Bylock varsa bir sıkıntı yok, her türlü aynı cezayı alır. Ama bir tanık beyanı vardır, zayıf bir delil, reddetmek yerine her şeyi kabul etmiş olur.
g) Cemaatten Olmayanlar
Genelde yukarıdaki grup bunların isimlerini veriyor, öyle olunca bu kişiler de yargılanıyor bir kere sohbette gitmekten, 2013 öncesi maklube yemekten vs. alınabiliyorlar.
Bu kişi itirafçı olmasın da ne yapsın. Vebal bu kişinin ismini veren de artık. Bir de yurtdışından bu tarz kişilere laf atanlar oluyor ya, orası ayrı komik, bu tip kişilerden özür dilenmesi gerekir.
Ayrıca 17-25 Aralık’tan sonra çıkan birçok insan var, bunları da tutukluyorlar. Kimi isim verir, kimi o da benim gibi ayrılmıştır, eski dostum der vermez. Bunlar için de zor son 5 senedir sövdüğü Gülen yüzünden hapse giriyor.
ğ) Kayıp Olanlar
Bazı kişiler kayboluyor, iddia edilen bu kişileri Mit’in kaçırdığı, peki bu kişileri niye Mit kaçırıyor olabilir? Devlet zaten asıl üst yönetimi baya bir çözmüş, polis tamamen alt kesim ile uğraşıyor bir albayı bile polis alıyor vereceği iki isim çok umurunda olmadığı için, Mit’in aldığı bu kişiler baya bir değerli olmalı ki doğrudan Mit alıp sorguluyor.
Mit ile ilgili sivil abi ya da Mit personeli oldukları için ya da üst düzey oldukları için bunları Mit alıyor olabilir. Anlaşılan bunlar itirafçı olana kadar da bırakılmıyor. Bu gerçeği kabul etmek gerekiyor, aileleri perişan oluyor. Herkes bilmezlikten gelip nerede bu kişiler diye tweet atıyor. Gerçek şu ki eğer Mit alıyorsa bu kişiler itirafçı olana kadar kurtulamayacaklar.
Bu zaman kadar iki kişi böyle ortaya çıktı biri Dhkpc’li, o her şeyi anlattı; işkence gördüğünden bahsetti, diğeri de Ümit Horzum; o hiçbir şeyi anlatmadı, mahkemede de itirafçı oldu.
Düşünüyorum hala daha Türkiye’de böyle üst düzey kişiler ne yapıyor? Madem alınıyor, neyine direniyor işkenceye, söylesin geçsin. Bu kişi alınınca bu kişinin ismini vereceği kişiler neden Türkiye’yi terk etmiyor da, bu kişi de rahatça onların ismini diyemiyor. Burada ciddi garip bir durum var. Başka bir örgüt üyesi direnir, bunun eğitimini almıştır, bir eylem yapacaklardır isim vermez, bu bir dini cemaat senin elemanın neye direniyor, o elemanı tanıyan herkes kaçacaksa kaçsın; o da rahatça söylesin o zaman isimleri. Türkiye’de devlet memuru olmak çok mu önemli, hala daha üst düzey memurluklara oynuyorsa cemaat yönetimi evet, onlar için birinin işkence görmesi ve dayanması çok önemlidir, zaten önemsiz olsa o adam yurtdışında olurdu burada olmazdı.
Ümit Horzum bu şekilde kaybolmuştu, daha sonra ortaya çıktı ve itirafçı oldu. İtiraflarından anlaşılıyor ki baya baya kritik biri. Tam olarak yeniden yapılanmayı sağlamak için mi Türkiye’de faaliyette bulunmuş o kısmı anlamadım. Ama ayaklı suç makinası gibi, itirafçı olmamak nelere mal olmuş onu görüyorum. Hala daha Excel listeleri tutmaya devam etmişler. Yarın bir gün bu kadar suç işlenirse kimse bunlar dini cemaatmiş falan demez. GBT kayıtlarını ele geçir oradan operasyon yapılacak kişilere sahte kimlik ayarlayıp yurtdışına geçmelerini sağla… En başta demiştim yanlış bir yola girdiyseniz artık bazı şeyler kolay olmuyor diye. Ama iyice yanlışa saplanmaya gerek yok. Freni patlak kamyon gibi hızlı hareket etmeye, 8 senedir bizi bu noktaya getirenleri dinlemeye gerek yok, sakin olup bir düşünmek gerekiyor.
Bu kişilerin başına gelen her şey cemaati lağvetmeyen, cemaati geçtim hususi yapıyı lağvetmeyenlerin boynunadır, timsah gözyaşlarıyla bir de tweet atıyorlar nerede bu kişiler diye. İddia ettiğiniz gibiyse nerede ve niye orada oldukları belli, olan çocukları ve eşlerine oluyor.
İtirafçı olanlar toptan herkesin itirafçı olması gerektiğini savunuyor, öyle olunca suçlu-suçsuz ayrılır, baya kişi kurtulur, tabi sona kalanlar isim veremeyeceği için artık olay onlara patlayabilir, ya da onlar da kurtulur. Mahkemelerde ben cemaati dini bir yapı sandım, sohbetlerine gittim, burs verdim, terörist değilim diye savunma yapılır, şu isimler de geliyordu benle birlikte denir. Ya da bu faaliyetleri yaptım pişmanım denir. Bir şekilde yakasını kurtarır, acılar hafifler. Ama her şeyi inkar politikası bana göre en saçma olan seçenek ve kayıp olan insanlara neden oluyor, diğer yandan sahte kimlikler vs. bakalım daha nelere bulaşacak cemaat bu inkar politikasıyla, yarın bir gün Batı bile tam bir suç örgütüne dönüşmüşsünüz der. Gaybubet evleri nedir? Bahar falan gelmeyecek, on yıl boyunca saklanmayı mı düşünüyor herkes, yurtdışındaki yöneticilerin umurunda değil zaten, sahte kimlik haberinde bile hep hususilere çıkarmışlar, devlet memurları ve hususi olmayan kesimin yurtdışına çıkması için para ayarlayan bile yok. Türkçe olimpiyatları daha önemli! Bunlar günü kurtarır da nereye kadar, hiçbiri çözüm değil. İtirafçı olanlardan çok daha mantıklı çözüm önerileri geliyor.
Şu kayıp olanların itirafçı olması mı mantıklı, yoksa böyle susup senelerce ortaya çıkmamaları mı? Vereceği isimler zaten kaçsın gitsin değil mi? O da rahatça itirafçı olsun, hala daha böyle üst düzey kişiler Türkiye’de ise onların da başına yarın bir gün aynısı gelecek. Normal aklı başında bir dini cemaat, kendinize zarar verdirtmeyin konuşun tez kurtulun der. Bir terör örgütü bile, kritik adamı kaybolunca onu tanıyan kişileri, saklı evlerinin yerini falan değiştirir, eninde sonunda işkenceye dayanamaz konuşur diye. Sürekli böyle adamları kayboluyorsa da, ya onları yurtdışına çıkarır, ya da politika belirler 2 gün sonra konuşun biz o sırada sizi tüm tanıyanları kaçırırız der. Terör eylemi yapanlar bile eylemi uzun süre aç kalarak yapıyor ki işkence yaptıklarında sürekli bayılayım, ilk 24 saat benden bir isim alamasınlar o zamana kadar arkadaşlarım kaçar diye.
Ben bu cemaati hiçbir şekilde anlayamıyorum. Hem Mit kaçırdı diyor hem tweet atıyor, 3-5 Tweet ile adamı mı bırakacaklar? Ya bir kişi de Mit beni niye kaçırmıyor, bu kişiler kim olabilir diye sorgulasın, istenilen itiraf ise niye vermiyorlar diye sorgulasın. Hep bir ağızdan hususi işler lağvedilsin diyemiyor kimse. Bu işin çözümü bu. Başka hiçbir seçenek yok. Türkçe Olimpiyatları yaparak orada iki şarkı söyleyerek Türkiye’yi değiştiremezsiniz. Bugün bu kaybolanlara üzülenler, biraz o tweetleri RT ederken çok değil 2 dakika bir düşünsünler gelecekte bu olaylar olmaması için ne yapmalıyım diye, ve cemaat yönetimine bir hesap sorsalar keşke bu adamlar kim ve neden kaçırılıyorlar ve gelecekte böyle olaylar olmaması için çözüm öneriniz ne diye. Benim çözüm önerim onların itirafçı olması. Zaten yukarıda suçlu kategorisini açmıştım, Ümit Horzum’un falan sahte pasaport ayarlayıp kaçırdığı kişilerin % kaçı masum acaba? En kritik, en tepedeki suça bulaşan kişileri kaçırıyorlar. Bunlar da gittikleri ülkeyi de mahvediyor zaten yurtdışında. Bunlar kaçıyorsa da itirafçı olmalı, adam itirafçı olmayı bırak, yurtdışında trol orduları kontrol ediyor, egosunu yemediği için, tabi ki Türkçe Olimpiyatları yapacağız diye karşı çıkanları linç ettiriyor. Meriç'ten geçen binlerce kişi kimsenin umurunda değil, Ümit Horzum o kısmı organize etse Mit falan kaçırmaz, keşke mahkemede sahte pasaport çıkarmanın maliyetini ve sahte pasaportu olanların havalimanından mı çıktığını da belirtseydi. 15 Temmuz'a neden olan kadrolar VIP ülkeyi mi terk ettiriliyor anlardık, diğer taraftan hiç alakası olmayanlar geçerken vefat ediyor.
Bir insanın işkence görmesi mi, yoksa 15 kişinin işinden atılıp hapse girmesi mi hangisini tercih edersiniz?
Filmlerdeki kötü adamın, karın mı çocuğun mu, hangisini kurtarırsın sorusu gibi oldu? Doğru bir cevabı yok ve ben cevaplamayı da reddediyorum. Onun yerine ben niye bu soruyla muhatap kaldım diye düşünüyorum. Ben bu soruyla muhatap kalırken, birileri Adil Öksüz ile ilgili sorulardan niye kaçıyor diye düşünüyorum. Size de önerim hayatta hiçbir baltaya sap olamamış kim olduğu belli olmayan hususi imamı kişilerin politikaları yerine, kendi avukatınızla ailenizle sevdiklerinizle yolunuzu çizin. Abilerin bir bildiği var dedikleri kişiler Adil Öksüzmüş, evet kararları alan onlar. Onlara hayatınızı bırakmayın.
Şans Faktörü
Bulunduğunuz İl’e göre, savcınıza göre, polise göre, hakime göre durumlar değişiyor. Siz susarsınız adli kontrol alırsınız. Diğeri itirafçı olacağım der, eşine kadar itiraf ettirir hakim, iyice zorlar diğer yandan da 2 yıl üstü bir ceza verir sonrasında.
Biri gider 50 isim verir, hiçbirine bir şey olmaz, çok da umursamazlar takmazlar itirafçıyı, diğeri gider bir isim verir, o da hapishanede vefat eder. İtirafçı olma dersin kendisi hapishanede vefat eder. O yüzden kimseye toptan bir şey dememek gerekiyor.
Avukatın da iyi olması lazım, Türkiye'de savunma yaptığının farkında olmalı, Avrupa ülkesindeki gibi savunma vermemeli. Şartları iyi biliyor olması lazım. Hagb almak isteyen bir kişi beraat savunması yapmamalı. Her şeyi reddedip, güzel bir kurgu verebilirsiniz, böyle bir savunma kötü değildir, Avrupa'da olsa berat alırsınız, ama burası Türkiye ve Hagb almak istiyorsanız isim vermeseniz bile olayları itiraf etmeniz gerekiyor. Bu kişiler yalan söylüyor kesinlikle cemaat evlerinden beni tanımıyorlar üniversiteden tanıyorlar, aramızdaki iletişim de oradan gibi bir savunma güzel bir savunma, Bylock'u da kullanmadım zaten azıcık sinyal gözüküyor dersiniz, ama bilirkişi öyle demez ve 6 yıl 3 ayı alırsınız. Bilirkişi eğer net kullandığınızı söylüyorsa o cezanın geleceği belli, inkar hiç bir işe yaramaz. Ee bir de zaten hagb istiyorsanız, kabul etmek gerekiyor en baştan. Yeni yargı paketinde suçunu kabul edenler için indirim uygulanmasına dair bir düzenleme varmış. Anladığım kadarıyla isim vermeseniz bile, suçu bile kabul etmeniz, cezada indirim sağlayacak.
İhbarcılar
Bunlar zaten cemaatten değil, cemaatten olan kişileri ihbar eden kişiler, geçmişte bunlar da sohbete gelmiş olabilirler, o kısmı itiraf etmediği için cemaatçi olmuş olmuyorlar. Bunları da itirafçılara benzeten art niyetli kişiler olabiliyor. İtirafçılar ile bunları aynı anda anıp, ikisini yaklaştırmaya çalışanlar olabiliyor.
Bunlar da iftira atabilir, atarlarsa iftiracı kategorisine girerler. Bunların itirafçılar ile alakaları yok.
Cemaat Hiyerarşisi İtirafçılığa Karışabilir mi?
Sıradan birinin itirafçı olun ya da olmayın demesi çok da önemli değildir. Ama mensuplarının her kararına karışan okuyacağı üniversiteye, bölüme karışan, oy vereceği partiye karışan (bir de utanmadan inkar ediyorlar) ne zaman kimle evleneceğine karışan, çocuklarının ismine kadar karışan bir cemaat tepe yönetimi itirafçılık gibi bir mevzuya zaten karışmasa garip olurdu.
Bir kere itirafçılıkta herkesin durumu farklıdır, kimi için faydalı kimi için zararlıdır, hal buyken avukatıyla konuşması gereken bir mevzuda itiraf etmeyin diyerek o insanlar hiç önemsenmiyor, onların kararına karışılıyor ve iradeleri yok sayılıyordur. Sadece kendi mensuplarına değil Gülen’den zerre haz etmeyen ama arkadaşlarının ismini de vermek istemeyen kişiler de itirafçı olmadıklarından, hala daha onların da cemaat hiyerarşisine bağlı olarak görülmelerine sebep olmaktadırlar. Ayrıca itirafçılık konusunda suçlu suçsuz ayrımı yapılmamakta, darbe göstermelik olarak lanetlense de darbeye bir şekilde bulaşan herkes itirafçı olmalıdır diye bir açıklama yapılmamaktadır. Bu açıklama yapılmıyorsa bana göre darbe göstermelik lanetleniyordur. Zaten Vahdettin Polat örneğinde de, öyle biri itirafçı olduğunda da başına neler geldiğini yazmıştım.
Cemaat hiyerarşisinde Gülen’den gelen bir emir, anne ve babanın sözünden daha etkiliyken, hem Kemal Batmazlar için itirafçı olun denilmemekte hem de itirafçılık toptan lanetlenerek ona karşı çıkılmakta ve bireylerin iradeleriyle oynanmakta ve bu iş sanki ahiret açısından çok kritik bir olaymış gibi lanse edilmektedir. Ne bir partiye oy vermek ne de itirafçı olmak ahiret açısından kritik bir olay değildir, dini bu tip emelleri için kullanan kişiler her türlü yalan söyleyip, iftira atıp, soru çalmaya onay verirken hiç ahiretlerini düşünmezler ama bu tip olaylarda hemen ahiret jokeri öne atarlar. Ağır hasta genç birini düşünelim, cemaat evlerinde kalan bu kişinin zaten çoğu arkadaşında Bylock olduğunu ve içeri girdiğini büyük oranda da itirafçı olanlar olduğunu polisin çoğunu tespit ettiğini farz edelim. Bu kişi her şeyi inkâr ederek ne kazanabilir, bu kişiyi gerçekten düşünen biri ona inkar et der mi? Bu kişi hapishanede vefat ettiğinde, hiç mi onun iradesini sakatlayıp kararına yurtdışında müdahale edenlerin suçu yoktur?
Cemaatin tepesindekilere son sözüm Sayın Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendinize(!) Adil Öksüz ile ilgili bir tane soru soramıyorsanız kapatacaksınız çenenizi, onun müsebbip olduğu olaylardan dolayı itirafçı olanlara laf demeyeceksiniz. Garibanla uğraşmayacaksınız.
Bir kişinin değeri de kahraman Yusuf olmaktan cehennemlik hain olmaya itirafçı olmasıyla aniden değişiyorsa, burada da bir gariplik vardır. Sevgi bir anda buharlaşan bir duygu değil ki, deli gibi savunduğunuz, sevdiğiniz, Meriç’ten geçerken vefat edince ağladığınızı iddia ettiğiniz kişi, öbür tarafa geçip eleştirince, itirafçı olduğunu söyleyince yemediği küfür kalmıyor. Ordudan bile ayrılana gazi derler, ancak kült hareketlerden ayrılan aniden hain ilan edilir. İnsanı merkezine koyan bir hareket olsa, gerçekten itiraf etmeyin diyerek mensuplarını düşündüğünü varsayacağım ama hiçbir faydası olmayan toptancı şeyi tavsiye ederek tamamen kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Cemaat tarafından gelen hiçbir karar ile beyninizi kirletmeyin, aileniz ve avukatınız ile konuşarak en doğrusuna kendiniz ulaşabilirsiniz. İlk yazıdaki resimdeki eller hiyerarşinin elleri, o ellerin ağzınızı kapatmasına izin vermeyin. O ellerden kurtulduktan sonra ağzınızı açıp açmamak sizin kararınızdır.
Ahmet
