Topunuzun Vicdanına Tüküreyim

Bu aralar sürekli bir şeyler karalayıp geri siliyorum, kendimi tekrar etmek istemiyorum. Kitap okuyayım çözüm yöntemleri araştırayım istiyorum. Sorun ne kadar derin? Bu yaşananların ne kadarı Fethullah Gülen ne kadarı üst düzey abilerin, ne kadarı sistemin, ne kadarı Nurculuğun, ne kadarı tarikatların, ne kadarı Emevilerin, ne kadarı Sünniliğin, ne kadarı dinin algılanışının suçu; diğer yandan ne kadarı iktidarın, ne kadarı devletin, ne kadarı devletçiliğin, ne kadarı geleneklerin, ne kadarı kültürün, ne kadarı Ortadoğu’nun, ne kadarı genetiğin suçu ya da bu sorunlar kaç yüzyıldır vardı? İslam’ı mı başta yanlış yorumladık, ne oldu da bu noktalara geldik? Tek sorunlu nokta Gülen mi? Gülen tamamen gelenekten ve geleneksel İslam’dan savrulduğu için mi böyle yoksa tam tersi gelenekçi olduğu için mi?

Gülen’i geçtim diğer tarikat ve hocalar neden ondan boşalan koltuğa oturdu? Diğerleri neden “Bu yaşananlar bize ders oldu o koltuk yerin dibine batsın, bizim siyasetle, kadrolaşmayla, güç savaşıyla işimiz olmaz” demediler? Türk insanı neden linç kültürüne sahip? Niye hiç kimsede acıma duygusu gelişmemiş? Bu denli para ve güç aşkı nasıl ve ne zaman bu toplumun genlerine işledi? İnsanlar neden insan haklarına saygı duymuyor? 10 insandan 9’u neden böyle? Başkalarının fikirlerine tahammülleri yok, demokrasi kültürü yok, insan hakları umurlarında değil, benciller, hukuk sopası olmasa ahlak, fazilet prensip bunların hiçbiri onları durdurmuyor. Gelenek, tarih, Türklük, İslam hiçbiri onları kötülükten alıkoymuyor. İki yüzlüler, her zaman kendi çıkarlarını düşünüyorlar. 7 vakit namaz kılsa da aynı, modern değerleri benimsemiş olsa da aynı, Profesör olsa da aynı, çoban olsa da aynı, Ülkücü olsa da aynı, İslamcı olsa da aynı, Ulusalcı olsa da aynı, Cemaatçi olsa da aynı, Hak Yolcu olsa da aynı, Menzilci olsa da aynı, Alevi olsa da aynı, Kemalist olsa da aynı, Ateist olsa da aynı, Nurcu olsa da aynı. KHK mağduru olsa da aynı, terör mağduru olsa da aynı, Gazi olsa da aynı, dünün mağduru olsa da aynı.

10 insandan 9’u aynı. Sadece fırsatı ver, hepsi aynı şeyi yapıyor. O koltuğa oturmasına izin ver, o paraya kolay yoldan ulaşacak fırsatı sun, yeter ki imtihan olacağı bir olay yaşasın, hemen maskesi düşüyor. Sorular verilmiş, alanların anasını bugün ağlatıyorlar. Veren yok ortada, organize eden, göz yuman yok ortada. Kim olsa o soruları alırdı. Bunu onları savunmak için değil, artık Türk insanını tanıdığım için diyorum.

Gülen cemaati için de böyledir, sistem zaten kör nokta dolu, denetim yok. Tek denetim Gülen’in kalp gözünün(!) açık olması. Elbette suçu sisteme ve 9 kötü insana atabilirsiniz. Ama Gülen de o 9 kötü kişiden biri. Ve kendilerini ahlaklı, demokrat, iyi insanlar olarak görüyorlar. A'lâ-yı illiyyîn’e çıkmış, nefsini terbiye etmiş, havas görüyorlar kendilerini. Güler misin ağlar mısın?

Benim de içimde kötülük var, en çok kendi içimdeki o kötülükten korkuyorum. Asla kötülük yapmam diyemem. Ama yapmayacağım kesin şeyler var. Kalın harflerle yazdım bunları, istisnası falan yok, hayatımın kesin kuralları. Hakim, savcı mı alıyorlar, referansız girilmiyor mu? Herkes gidip bir yerden referans mı buluyor? Kadrolaşma ve torpil bizzat devlet tarafından tek yol olarak mı görülüyor? Benden uzak dursun, gidip ne bir cemaat ve tarikattan, ne de bir siyasi partiden boyun eğip referans isterim. Girmem bahanesi de yok benim için. Onların kirli sistemine boyun eğmem.

Bir insana haksızlık yapılıyorsa, lamı cimi yok haksızlığa uğrayanın yanında olurum. Mısır’da İhvan’ı mahvediyorlar. Benim Sisi’nin de Sisi’nin medyasının da yanında olma ihtimalim yok. Bahane yok, medyasına çıkınca ilk İhvan’ı savunurum. Oradaki okullarımın falan önemi yok, bir tarafta yaşam hakkı var, öbür tarafta beton bina. Ya da Türkiye’deki mağdurların sesi olmak için dünyanın başka yerindeki mazlumları basamak olarak kullanmam. “Bizim KHK’lıları savundum işte İhvan’dan bahsetmeye gerek yok biraz da Mısır yönetimini güzelledik ama hem KHK’lılar için Sisi’yi meşrulaştırdım.” gibi argümanları asla kabul etmem. Can candır, insan insan. Okul dediğin şey beton yığını, bunu en iyi hababam sınıfında öğretmişlerdi. 100 yıl öncenin müfredatı olan matematik-fen öğrettiğin bir yer; açık olsa ne, olmasa ne? Hayatınla işlerine örnek olacaksın insanlara. Asıl o öğrencilere bir şey öğretir. Bunun için de bir binaya gerek yok, sosyal medya var.

Şöyle örnek alınacak insan sayısı bir elin parmağını geçmiyor. Hep böyle, tarihte de böyle. Biz sadece unutup eski insanları öve öve bitiremiyoruz. Fethullah Gülen 500 sene önce yaşamış olsa, emin olun tarih kitaplarına asrın evliyası diye girerdi. 17-25 Aralık olmasa 2012’de vefat etse, gene girerdi 50 sene sonra. Tarihe bakınca çünkü görüyorsun ki girmiş böyle dolu kişi. Adam kundaktaki bebeği öldürüyor evliya olarak giriyor. Deprem’i bilimsel olarak izah ettiği için idam edilen adam zihni bulanık, onu idam eden evliya İslam kahramanı olarak giriyor. Kadınlar evden dışarı çıkmasın diyen adam 1000 yılın müceddidi olarak anılıyor…

KHK’lılar ne olacak mesela, bu da aklıma kurcalayan başka bir sorun.

Gülen ve kurmay heyeti gibi zamana oynayıp, insanların unutmasını ve Erdoğan’ın gitmesini mi beklemek gerekiyor? Bu onların dediği gibi tek çözüm mü yoksa bu sadece dibine kadar suça bulaşmışlar için tek çıkış yolu mu? Ya da aslında ortada onların böyle bir çözüm ya da çıkış yolu da mı yok, sadece bekleyip kendi hayatlarını mı yaşıyorlar?

KHK’lılar bu cendereden nasıl çıkar, hala daha yargılamalar Meriç’ten geçmeler devam ediyor, ne olacak? KHK’lıların sorunu çözülse yarın başka insanların aynı şeyi yaşamayacağının garantisi var mı bu ülkede? N’olcak bu ülke? Abdurrahim Karslı’nın dediği gibi sadece doğruları söylemek mi gerekiyor artık? (*) Gergerlioğlu’nun dediği gibi makul bir şekilde sesimizi duyurup, mağduriyetimizi dile getirip, hakkımızı talep edip, çekinmeyip KHK’lıyım diyerek hakkımızı mı aramamız gerekiyor? Yoksa “Abilerin” dediği gibi her şeyi inkâr edip, yalan söyleyip, hapiste dua mı etmemiz?

Bunlarla meşgul olayım, daha derin okumalar yapayım diyorum. Bana göre dün ne düşünüyorsam bugün de aynısını düşünüyorum demek bir meziyet değil. Okuyup, öğrendikçe fikirlerim değişiyor. Bazıları futbol takımı tutar gibi fikirlerini tutabilir hatta bunu sadakat olarak adlandırabilir. En iyi fikirleri zamanında bulduğu için şimdi hiç fikirlerini değiştirmediğini düşünebilir. İnsanın aynı fikirlerle kalması bana cahillik geliyor. Evet bilgi değil, fikir. Yeni bir bilgi öğreniyorsan fikirler de değişmeli, yok değişmiyorsa zaten bilgiye dayanmayan fikirlerin vardır. Fikirlerin değişmiyor, çok sağlam bir zemindeysen zaten kitap okumaya, bir şeyler öğrenmeye, düşünmeye gerek yok ki. E zaten düşünmüyoruz, hizmet ediyoruz fason! diyeceklerdir. Dünyayı kurtarmaya devam edin o zaman.

Okuma yapamıyorum çünkü cemaatin “zihni berrak” kesimi insanı her gün çileden çıkarıyor. Hiç çekinmeden insanlara iftira atıyorlar. Küfür ediyorlar. Göz göre göre operasyon çekiyorlar. Seni mağdurları düşünmemekle suçluyorlar (ben zaten hala Türkiye’de mağdurum, kendimi mi düşünmeyeceğim?), güya kendileri mağdurlara destek veriyorlar sadece onları düşünüyorlar, ama bir bakmışsın Gülen bir röportaj verince hepsi 1 hafta boyunca Gülen’i savunma ve tevil işine geçmişler. Gülen bir tane adam ABD’de rahatça yaşıyor, ne oldu mağdurları savunma(!) işi ? Niye bıraktınız 1 kişi için? Sürekli eleştirmeyin zamanı değil, mağdurlara odaklanalım diyorlar. Ama iş Gülen’e gelince tüm işleri bırakıp, hocamız şunu kast etmiştir, şöyle hikmeti vardır diye uzun uzun yazıyorlar. Zamanı değil kaç tane elim olsa hepsiyle mağdur için mücadele ederim diyenler, sağda solda eleştirenlere hakaret etmek ve laf yetiştirmekten başka bir şey yapmıyor. Madem Münferit’tekilere sövecek kadar, iftira atacak kadar, herkese ayar verecek kadar zamanınız var, neden yalan söylüyorsunuz? “Arkadaşlar hataları biz de görüyoruz ama eleştirecek zamanımız bile yok, tüm vaktimizi mağdurlar alıyor” diyenler eleştirenlere ayar vermek dışında bir şey yaptığı yok. Bu nasıl bir iki yüzlülük ve demagojidir.

Bu site sosyolojik bir gerçekten doğmuştur. Bu sitede yazanların Gülen cemaati içinde sosyolojik bir tabanı ve gerçekliği var. Türkiye’de çoğu haberde %40-50 oranında itirafçı olduğu söyleniyor, herkes sorguluyor ve eleştiriyor. Buna rağmen gelip bunlar derin devletin enstrümanı, bunlar mit ajanı vs…

Gerçekler bu kadar mı görmezden gelinir? PKK’ya bunlar Kürt değil Ermeni hepsi diye analiz yapanlardan ne farkınız var? Ya da bu topluma tarikat ve cemaatleri CIA getirmiştir diyenlerden? Başörtüsünü çıkaran kızları “Fetöcü” ilan eden Mine Kırıkkanat’tan? Başörtüsünü BOP projesinin parçası görenlerden? Sosyolojik gerçekleri görün artık, devasa tahtlarınızdan inin de bir halka karışın. Türkiye’de herkes sorguluyor ve ayrılıyor. Nasıl gerçeklerden izole yaşıyorsunuz da bu sitedeki fikirler, sorular, sorgulamalar, yazılanlar size mit ajanı bunlar dedirtiyor.

Sorulara argümanlara karşı bir tane fikirleri yok, cevap yok. Derin devletsin işte diyor. Buna nasıl cevap verebilirsin ki? Hatta Önder Aytaç Gülen’i doğrudan eleştirmiyorlar ama asıl amaçları Gülen’i eleştirmek diyor. Çoğu yazımda başlığa çektim Gülen’e eleştirilerimi. Yazıları okumadıkları için bari başlığa baksınlar diye. Gülen’e demediğim laf kalmadı. Diğer yazarlar desen Gülen iyi çevresi kötü diyen bir tane yazı okumadım. YYK üyesi İsa Hafalır podcastte Gülen’e şizofren olabilir dedi. Tüm bunlara rağmen adam siteyi sinsilikle suçluyor.

Bir yazar arkadaş hayatımda bir kere Perinçek’i görmüştüm, hatta aklımdaki şu soruları sordum diyor. Halit Esendir, Münferit, Perinçek ile röportaj yapmış diyor. Buna iftira demeyeceğim, alıcısı olmasa Zaytung’luk şeyler. Ama alıcısı var hepsinin ona yanıyorum.

Perinçek ile röportaj yapılmadığı belli, bu abinin yaşı baya ilerlemiş. Gülen sevgisi zaten gözünü kör etmiş. Bu dakikadan sonra benim inandığım şeylere inansa zaten ya kafasına sıkar yaşayamaz, ya da kaldıramaz kalp krizinden ölür. Hususi hizmetin, yapılan pis işlerin ve darbenin hiçbir detayını bildiğini düşünmüyorum. Ama ne bu amcayı uyaran var, ne de bu amca bir kulak verip bizi dinleme zahmetinde bulunuyor. Benim daha bıyıklarım yeni çıkarken büyük bir hizmet kahramanı diye onu, dizimizin üstüne oturup dinlerdik, ne değişti de bugün beni derin devletin ajanı olmakla suçluyor?

Ona göre böyle bir siteyi ancak derinler kurabilir, bu yazıları derinler yazabilir. Cemaatteki herkes hala daha Hocaefendi diye ağlıyor. Hiçbir eleştiri yok, her şey mükemmel, cemaatten ayrılan birilerinin olma ihtimali yok, onların böyle yazılar yazma ihtimalleri yok.

Bu nesil, o kuşak mahvetti ülkeyi. Bir zahmet gidin torun sevin, sizin neslin faturasını biz zaten hayatımızla ödedik, bari bizim çocuklarımız güzel bir Türkiye’ye uyansın. Sizin düşmanlıklarınız, birbirinizi çekememeniz, cahilliğiniz, komplo teorileriniz, çarpık dini anlayışınız, acımasızlığınız daha ne kadar çekeceğiz bunları? Alttan alıp Halit abi, Halit amca demeye devam mı edeceğiz? Gençliğimiz mahvoldu bari gelecekteki çocuklarımız güneş yüzü görsün diyorum, daha ne kadar makul bir talepte bulanabilirim. Artık yaşlandığınızı söylediğiniz hiçbir şeyin biz gençlere hitap etmediğini, tam tersi bizi yaralayıp bizim ayağımıza köstek olduğunuzu göremiyor musunuz? Hala daha kavga, nefret, kutuplaştırma, cahillik tohumları ekiyorsunuz. Batırdınız, batırdınız, rezil ettiniz ülkeyi, heba ettiniz insanları. 2 gram özeleştiri yapın artık. Bana göre Meriç’te boğulan her kişiden sorumlusunuz. Yerin dibine girmeniz lazım ama hala pişkin pişkin konuşuyorsunuz.

Halit amcaya rahmet okutan biri daha M. Nedim Hazar. M. Nedim Hazar gibi birinin köşe kapattığı bir gazeteye insanları abone yapmaya çalıştım ya, yanarım da o akılsız kafama yanarım. Nihat Genç’in muhafazakâr versiyonu… Senin yazar olduğun gazeteye abone olduğu için hapislere giren çıkanların yazı yazdığı bir platforma ve yazarlarına “çakal, haşerat, alayına blok, fino, itlik, dingil” diyemezsiniz (Link: 1234 ). Sırf bunu diyecek vicdansızlıkta olman bile niye bu süreçleri yaşadığımızı çok güzel gösteriyor. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun dediği gibi özeleştiri şart. Üslupları zerre umurumda değil, acısı olup sorgulayan insanlara çemkirenlerin vicdansızlıklarına takılıyorum.

Kesinlikle böyle merhametsiz ve vicdansız insanların Gülen ile haşrolmasını ve asla cemaatten ayrılmamalarını istiyorum. Lazım değil, kötü kalpliler içerde kalabilir, işleri bu noktaya getirenler zaten içerde kalsınlar. Ama diğer yandan sıcak koltuğundan hala babası hapiste olan gençlere de gaz veremez. (Link) Bizim hayatımızı yaktınız, o zehir hastalıklı fırsatı bulunca eyleme geçtiğiniz görüşlerinizin tekrar masumları etkilemesine ömrüm yettiğince izin vermem.

Bir yazıda şöyle bir paragraf okudum. Delirdim. Hala daha Musa-Hızır kıssasını anlatıyorlar. Daha önce bir flood yapmıştım. Arkadaşlar Sızıntı’da 1993 yılında Latif Erdoğan anlattı bu kıssayı ilk, şimdi bin pişman. Daha sonra 2014-2015 gibi Zaman gazetesinde Ali Ünal yazdı, bin pişmandır tahminim. Daha sonra darbe iddianamesine girdi bu kıssa, darbeci askerler anlatıyor. Hala daha bu kıssayı anlatıp Gülen Hızır makamındadır demek, ama valla biz ona Mehdi, Müceddid gibi şeyler demiyoruz demek nasıl bir hastalıktır? Köküne kadar kült bir hareket, ama ben abartıyormuşum. Yazıdaki ilgili bölüm:

“Hocaefendi gibi, Allah dostu, ilim sahibi, gönül ehli ve gerçek lider konumunda bulunan insanların söylediği sözler ve yaptığı icraatlar hakkında konuşurken dikkatli olmak lazım. Bu tür insanları kendi dar görüşümüzle değerlendirirsek hata ederiz. Onların sahip olduğu bilgiler, duygular ve sorumluluklar bizimkilerden çok çok farklıdır ve onlar ne zaman, nerede, ne konuşacaklarını iyi bilirler. Başka bir ifadeyle başlıkta geçtiği gibi “Bizim bilmediğimiz şeyleri biliyorlardır…” ve bilmediğimiz konularda konuşmak en basit ifadesiyle haddini bilmemektir. Bu öyle bir şeydir ki, Hz. Musa gibi ulul-azm bir peygamberi, Hz. Hızır karşısında mahcup duruma düşürür. Bu kıssayı bilmeyen yoktur ama hissesinden nasip almamış olan çoktur.”

Bu yazıya karşı gelince sen İslam’a karşısın bu İslam’da var diyorlar. Tabi bunu diyen sadece bizim cemaat değil, benim de etrafımda cemaatten insan kalmadı, diğer tarikat ve Akplilere patlıyorum patlayınca. Onlar da kendi hocalarını “Allah dostu” görüyor çünkü. Sizin Allah dostu dediğiniz adamlar anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirdi hala daha utanmadan nasıl diyorsunuz diye onlara patlıyorum. Türkan Saylan ilan ediyorlar beni, üslubum bozukmuş. Abartıyormuşum. Allah bana hidayet etsinmiş…

KHK’lılar için çözüm yöntemleri bakayım, mücadele nasıl verilir, bu tip durumlarda ne yapmak mantıklıdır ve çözüme götürür, nelerden uzak durulmalı okuyup öğreneyim diyorum. Ama hala daha fayda sağlıyorum diye köstek olanlar ve onları savunanları görünce patlıyorum, ağlayamıyorum, ağlayamayınca da genelde patlıyorum. Antidepresanlar falan fayda etmiyor artık, cemaati geri de bırakayım diyorum. Türkiye’nin siyaset bataklığından da çıkayım diyorum ama mümkün olmuyor. Onca KHK’lı hala sıkıntı çekerken bırakamıyorsun bu meseleleri, bir ihtimal af gelir diye beklerken, YURTDIŞINDAKİ birilerinin buna köstek olacak şekilde “af maf istemiyoruz” açıklamaları diğer yandan Gülen’in Mısır kanalına verdiği röportaj ve dedikleri… Ya çok akılsızlar ya da öyle iğrenç karaktersiz insanlar ki vampirler nasıl kandan besleniyor, bunlar da mağduriyetten beslenerek mağduriyetlerin bitmesini istemiyorlar. Türkiye’deki hapisteki insanların %99 HAGB’ye razı olur; bırak affı, mahkemenin sen teröristsin ama seni hapse atmayacağım bir daha yaparsan ama atarım bak 2 yıl altı hapis cezası veriyorum ama şimdilik yatmayacaksın hadi uslu çocuk ol demesi olan HAGB’ye razı olurlar. Yeter ki pasaportunu alsın sonra yurtdışına gitsin o derece bir çaresizlik var. HAGB’yi garanti eden avukata millet servetini bağışlar.

Abartıyorsun, içindeki öfke ve kin seni adaletsizliğe sürüklüyor diyorlar. 15 yaşında İsveçli bir kız (Greta Thunberg) çıkmış iklim değişikliğiyle ilgili konuşuyor. Kız abartıyor mu? Kız ne diyorsa doğru ve verdiği tepki de doğru, ama milletin o kadar umurunda değil ki, tepki verenler anormal oluyor, takıntılı oluyor, buluttan nem kapan oluyor.

Arkadaş 3 yıldır fırtına var, gökten bir taş yağmadığı kaldı hala daha nasıl ıslanmamayı beceriyorsunuz? Hiçbir sorun yok yokmuş gibi yapanları zaten insan olarak görmüyorum farklı bir tür olarak görüyorum. Peki eleştirir gibi yapıp, tribünlere oynayanlar? Gülen sonrasına oynayanlar? Onlar yüzünden biz “orta yol” üzerine olmamakla suçlanıyoruz. Çünkü bir bana bakıp, bir Gültekin Bibar’a bakınca “orta yol” onlar oluyor.

Hiçbir çekincem yok; inandığımı, bildiğimi söylerim, hatta mahlas olması beni daha da özgürleştiriyor, ailemin başına bir şey gelir mi, dostsuz kalır mıyım gibi kaygılarım yok. Benim fikrimin saf halini engelleyecek oto sansüre neden olacak parametreler yok. O yüzden mahlas müthiş bir şey. Gene de çok mu özgürce yazıyorum. Tabi ki hayır, en önemlisi site Türkiye’den erişim yasağı almasın diye, oto sansür yapıyorum kendime.

Ama 20 yıl sonra şu zamanlara bakınca denmesi gerekeni demişim diyeceğim şeyler yazıyorum. Dilsiz şeytan olmadım. Gerçek hayatta da olmuyorum. Yurtdışından sadece hükümete sallayan, cemaatçilerin ay ne kadar demokrat, ay ne kadar cesur, ay ne kadar gerçek gazeteci dediği tipleri görünce de midem bulanıyor. Etliye sütlüye karışmadan olayın bir yönünü görüp susanların hepsi dilsiz şeytan. 15 Temmuz’da ne olduğunu da hususi işleri de çok iyi biliyorlar. Ama gel gör ki, Gülen’e laf söylerken iğne, bizim gibi eleştirenlere laf söylerken çuvaldız. O adamın yaptığının verdiği zararın milyonda birini yapmadım bu dünyada. Nasıl bana çuvaldız da iğne ona?

Araştırmayıp iddialara iftira demeyi doğru bulmuyorum. Dilsiz şeytan olup zamana oynayanlara tek laf demeyip, eleştirip bir beyin fırtınası yapıp çözüm önerisi bulmaya, bu kuyudan çıkmaya çalışanlara hakaret edenleri, onları itibarsızlaştırmaya çalışanları iki yüzlü buluyorum. Gülen’e tek laf demeyip, itirafçılara saldıranları iki yüzlü buluyorum. Gülen’in yediği naneleri sorgulamayıp, görmezden gelip, eleştirenlere üslup dersi verenleri iki yüzlü buluyorum.

Hayatımızı mahvettiler, iki hikayemizi yazdık bin tane kulp takıyorlar. Tecavüze uğradım diye geliyorum, saçını taramamışsın diyorlar. Tecavüz ettiler diyorum, derin devletin komplosu musun diyorlar. Tecavüze uğradım diyorum, niteliksiz yazıyorsun diyorlar. Tecavüze uğradım diyorum, tamam ama Gülen’e laf deme diyorlar. Tecavüze uğradım diyorum, şimdi zamanı değil diyorlar. Tecavüze uğradım diyorum, bak cemaatteki şu grupları eleştirir, ama bizim gruba laf deme diyorlar. Tecavüze uğradım diyorum engel atıyorlar. Tecavüze uğradım diyorum Allah affetsin diyorlar. Tecavüze uğradım diyorum zayiat diyorlar. Tecavüze uğradım diyorum, mal mal bakıyorlar. Tecavüze uğradım diyorum, hükümetin dış politikasını eleştiriyorlar. Biraz da bizi görün, bu ne vicdansızlık!

Murat Sevinç’in Meriç’te boğulan kişiler için yazdığı bu yazıdaki ifadeyle

“Topunuzun vicdanına tüküreyim. Topunuzun…” Ama bu lafı, tartıştığım, patladığım, Anadolu insanı için demiyorum. Gerçekten bizim insanımız zor zamanlarda ancak çocuğunu okutabilmiş, kendi bir şey yapamamış. Onları cahillikle suçlayıp eleştirecek değilim. Ya da cemaat tabanına vuracak değilim. Ama en az benim kadar zeki ve bilgili olup susanlar var ya, her şeyi bilip manipüle edenler var ya, yaşını eğitimini almış çoğu şeye vakıf olanlar var ya, mücadele ediyorum diye sadece hükümeti eleştirenler var ya, Gülen’i koruyup kollayalar var ya, Adil Öksüzler’i Sezaileri sorgular gibi yapıp gerçekten sorgulayan bu tarz siteleri topa tutanlar var ya, senelerce susup dilinde akrep varmış gibi zorla eleştiri yapıp gelip buraya çok dandik bir site kurmuşsunuz diyenler var ya, acılarını yazanlara özel harpçi diyenler var ya, tabandan gelen eleştirileri görmezden gelenler var ya, sorulması gereken soruları gazeteci sıfatıyla sormayıp eleştirenlere çakanlar var ya, ilahiyatçıyım diye geçinip dilsiz şeytan olanlar var ya, Topunuzun vicdanına tüküreyim. Buna dün mağdur olup hakkını savunduğum, bugün hala dünkü mağduriyetini canla başla savunacaklarım da dahil, ama bugünkü zalimliğinizi, dilsiz şeytanlığınızı savunmam. Topunuzun da vicdanına tüküreyim.

Ahmet 
Twitter: @a_wolfenstein

(*) “Doğru” kelimesinin altına dipnot düşecek hale geldik, itirafçılığı savunuyor bu site ve derin (!) yazarları diye yoksa yaygara kopartılıyor. İtirafçı diye kimseyi ötekileştirmem, Pakraduni kelimesini ırkçılık görmeyen bir zihniyettin, itirafçılığı ötekileştirme görmesini beklemiyorum. Ama gene de toplasan iki itirafçıyı genelleştire genelleştire sizi kategorilemek istiyorlar.

Askerde komutan bizi 1 saat güneşin altında bekletir, sonra da arkadaşlar aranızda geç kalanlar var bizim suçumuz yok onlara kızın derdi. Millet de 15 dakika geç kalanlara küfür ederdi ve çoğunluk hep yerdi bu numarayı. Tamam da kardeşim 45 dakika niye bekledik? Aynı bunun gibi Cemaatin tepesi fışkıran öfkeyi itirafçılara yöneltiyor. Konuyla ilgili detaylı bir yazı dizim var ona bakabilirsiniz. Burada kast ettiğim şey, bir hak mücadelesi varsa ben Bylock yükledim bu cemaati de dini bir cemaat sandım ve evlerinde kaldım demek doğruluktur. Bylock yüklemek ve bu yaptığım suç değildir diye mücadeleni verirsin. Bunu dediğinizde kimse size isim ver diye işkence yapmaz, hatırlamıyorum der geçersin. Ya da açıkça dersin vermeyeceğim isimlerini, örgüt olarak görmüyorum ki vereyim dersiniz. Ben “İtirafçılık” yazı dizimde olaya o kişi nazarında bakarak yazdım yani o kişi için en yararlı şekil hangisi olur diye. Ama hak mücadelelerinde zaten iş yarardan çıkmıştır. Prensiplerinden taviz vermeden, herkes için bir mücadeleye girersin. Öyle bir mücadeleye giriyorsan bir zahmet, “Bal-yok” mu o ne yaav, deme.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski