Bu yazı,
İslam Ülkelerinde, Net ve Brüt Müslüman Sayısı… (1),Bütün Tarikat ve Cemaat Liderleri Bir Salonda Toplansa, Ne Olur…(2) başlıkları altında yazdığım iki yazının devamıdır.
Bu iki yazıyı bir benzetmeyle özetlersem: Salonda toplanan tarikat ve cemaat liderleri, adı İslam devleti olan bir bina yapmak için toplanıyorlar.
1. Yazı eldeki malzemenin kalitesini ortaya koyarken,
2. Yazı, bu işi yapacak yüklenici firmaların yetersizliğini ortaya koyuyor.
Bu üçüncü yazıda, sünnetullah/kevni ayetler üzerinden murad-ı ilahiyi anlamaya ve anlatmaya çalışacağım.
Biraz ukalalık olacak ama şu soruyu sormak lazım; Klasik anlamda (İnsanlar “Lailahe İllallah” diyene kadar onlarla savaşan, mürtedi katleden, namaz kılmayanları öldüren bir) İslam devleti isteyenler Allah’ı yanlış anlamış olabilirler mi?
Bu sorunun cevabını bulmak için bir soru daha soralım; “Şimdiye kadar en fazla yanlış anlaşılan kimdir?”
Bu sorunun cevabı Allah’tır.
Şu an yaşayan Müslümanların (kendi aralarındaki ihtilafları bir tarafa koyup) Allah’ı doğru anladıklarını kabul edersek, onların dışındaki 6 milyar insan Allah’ı yanlış anlamış oluyor.
Şu an yaşayan Hıristiyanların (kendi aralarındaki ihtilafları bir tarafa koyup) Allah’ı doğru anladıklarını kabul edersek, onların dışındaki 5 milyar insan Allah’ı yanlış anlamış oluyor.
Şu an yaşayan Yahudilerin....
Bu yazının başlığında sorduğumuz soru, Allah’ı doğru anlama yolunda bize yardımcı olacak.
“Allah, Bir Ülkeyi Yönetseydi, Yönetim Modeli Ne Olurdu?” sorusu uçuk, fantastik bir soru değil.
Eğer şu içinde yaşadığımız dünyaya “ülke” derseniz, Allah koyduğu yasalarla bu ülkeyi yönetiyor. Bu yasalara sünnetullah deniyor.
Bu yönetimin en bariz, en baskın özelliği halkını tercihlerinde özgür bırakmasıdır.
Burada şu kaydı düşmemiz gerekiyor, bu ülkede;
(Allah hakkı olarak ifade edebileceğimiz) Din noktasındaki tercihlerin cezası ahirete bırakılırken,
(İnsan hakları olarak ifade edeceğimiz) Hukuk noktasındaki tercihlerin cezası dünyada veriliyor.
Bu özgür bırakmanın, Allah’a iman eden, O’nun yeryüzündeki muradını anlamak isteyen her inançlı insana ilk mesajı şudur:
“Dinde zorlama yoktur (Bakara 256).
Eğer dinde zorlama olsaydı, Allah bunu hiç kimseye bırakmaz kendisi çok rahat yapardı.
Mesela;
Allah isteseydi, bu sabah her insanın başına bir kâğıda sarılı olarak gökten mercimek büyüklüğünde taş atabilirdi. Kâğıt üzerinde eğer yarın namaza başlamazsanız, başınıza daha büyük taş düşecek yazabilirdi.
Mesela;
Göz, kulak, el, ayak gibi nimetlerin kullanımını ibadet şartına bağlayabilirdi. 5 vakit namaz kılanlar; beş beşlik görüp, duyup, tutup, yürürken, 4 vakit kılanlar beş dörtlük, 3 vakit kılanlar beş üçlük görüp, duyup, tutup, yürüyebilirlerdi…
Mesela,
Kişinin aldığı nefesteki oksijen oranını kulluğun kalitesine bağlasaydı, kalite düştükçe oksijen azalsaydı…
Mesela,
Günaha girdiğimiz her organ, 3 gün devre dışı kalsaydı, ikinci kez girdiğimizde 6 günü, üçüncü kez 12 gün…
Allah bütün bunları yapabilir miydi? Elbette yapardı.
Peki, bunları yapsaydı, kulluk yapmayan insan kalır mıydı? Hayır kalmazdı.
Peki, niye yapmadı?
Yapmadı çünkü zorlamanın sonuçlarını biliyor.
Zorlasaydı, İslam toplumunda;
Münafık sayısı artacaktı,
Müşrik sayısı artacaktı,
Samimiyet olmayacaktı,
İnsanlar birbirine kuşkuyla bakacaktı,
İslam ülkeleri, öğrencinin başına silah dayayıp “şu şıkları işaretle” diyen bir öğretmenin olduğu dev bir sınıfa benzeyecekti,
Dünyada imtihanın bir anlamı kalmayacaktı,
İmtihan sonucu ödülün ve cezanın da bir anlamı olmayacaktı,
İnsanın yaratılışı, imtihan dünyasının yaratılışı, cennetin ve cehennemin varlığı abes olacaktı.
Haşa, Allah abesle iştigal eden bir ilah olacaktı.
…
Allah bunları yapmayarak, bunları yapmayı düşünenlere ne mesaj veriyor?
Sonsuz gücüme, kuvvetime rağmen, istediğime, istediğimi yaptırabilecek olduğum halde ben güç kullanmıyorsam, ben insanları zorlamıyorsam siz de zorlamayacaksınız.
Allah bu mesaj üzerinden şu mesajı da veriyor: Benim razı olduğum yönetimin en bariz ve en baskın özelliği insanları din konusunda tercihlerinde özgür bırakmaktır.
Buraya kadar anlattıklarımızdan sonra, “Allah, Bir Ülkeyi Yönetseydi, Yönetim Modeli Ne Olurdu?” sorusunun cevabı netleşti;
Merkezinde özgürlük ve adalet olan her model Allah’ın razı olduğu modeldir.
Olmadığı her model de razı olmadığı modeldir.
Bu tespitlerden sonra;
Kevni ayetlere birinci nas,
Bu tespitlerden sonra;
Kevni ayetlere birinci nas,
Bakara suresi 256’daki “Dinde zorlama yoktur” ayetine ikinci nas dersek;
Adına hoca, hacı, şeyh, mürit, alim, mürşit dediğimiz her Müslüman’ın bu iki nas karşında sağdan hizaya geçip içinde zorlamanın olmadığı bir model istiyoruz demeleri gerekir.
Bu iki güçlü nasa rağmen hala içinde zorlama olan, “İnsanlar “Lailahe İllallah, diyene kadar savaşmalı, mürtet olanlar katledilmeli, namaz kılmayanlar dövülmeli/öldürülmeli, diyen varsa, onların özlem ve hasretlerini simüle edip hayal ekranında canlandıralım.
Baştan söyleyeyim bu canlandırmayı saçma bulacaksınız. Ama içinde zorlama olan bir yönetim modelini isteyenlerin, isteklerindeki saçmalığı gösterme adına bu saçmalığa katlanmanızı isteyeceğim.
Yıl 2020 aylardan Mayıs. Türkiye’de Hanefi mezhebinin fıkhını esas alan Sünni bir İslam devleti için referandum yapılıyor. Halkın % 87’si hayır diyor.
Evet diyen % 13 (Link) askeri, siyasi, ekonomik ve medya gücünü ele geçiriyor. Halk üzerinde baskı uyguluyor.
Bu baskılar sonucunda 2023’de bir kere daha referandum yapılıyor ve halkın % 100’ü şeriat istiyor.
Kemal Kılıçtaroğlu Halife oluyor. (Bu ismi yazınca savcılar bir şey yapmıyor ☺☺☺)
Yeni yönetimin kabinesinde şu isimler yer alıyor.
· Hayrettin Karaman
· Ali Erbaş
· Cübbeli Ahmet
· Nurettin Yıldız
· Cevat Akşit
· Nihat Hatipoğlu
· Mustafa Karataş
· Fatih Çıtlak
· Ömer Döngeloğlu
· Ali Küçük
· Ebubekir Sifil
· İhsan Şenocak
· Saki Erol
· …
Yeni yönetimde;
· Ülkedeki okulların % 80’i imam hatip oluyor.
· İlahiyat sayısı % 50 artıyor.
· Cami sayısı % 200 artıyor.
· Din görevlisi sayısı % 200 artıyor.
· Ülkede cezaevi sayısı % 10000 (yüzde on bin) artıyor.
· Polis, bekçi, asker ve istihbarat elemanı % 1000 artıyor.
Yıl 2030 oluyor. Yeni yönetim bütün zorlamalarına rağmen halkın büyük bölümünü dönüştüremiyor. Dönüşenlerde “dönmüş” görünüyor.
· Medyada halkın % 50’sinin münafık olduğu yazılıyor,
· Binlerce insan namaz kılmadığı için cezaevlerinde yatıyor.
· Binlerce insan oruç tutmadığı için hapiste yatıyor.
· Binlerce insan yeni yönetimi yıkma suçuyla mahkum oluyor.
· …
İçinde zorlama olan bir yönetim modeli isteyenlerin hayallerinin gerçekleşmiş halini en uç örnek üzerinden tasvir etmeye çalıştım.
Yaptığım bu tasviri, saçma, ciddiyetten uzak, basit görenler olacak.
Onlara tavsiyem;
· Haydi, sizde, saçma olmayan, ciddi olan, ayakları yere sağlam basan bir tasvir yapın.
· Haydi, gelecek projeksiyonunuzu ortaya koyun.
· Haydi, içinde zorlama olan ve insanların isteyerek İslam’ı yaşadığı bir modelin nasıl olacağını siz anlatın.
· Suudi Arabistan ve İran’da olandan daha güzel olacağı noktasında bizi ikna edin.
· …
Bu yazıyı özetlersem:
· Allah’ın razı olduğu yönetim modelinde zorlama olamaz.
· Zorlama ile din bir arada olamaz.
Bu yazıya gelecek itirazları az çok tahmin ediyorum. İçinde zorlama olan bir modeli savunanların hangi ayetleri ve hadisleri önüme koyacaklarını da iyi biliyorum.
Onları da bu yazı serisinin gelecek bölümlerinde ele almaya çalışacağım…
Burada bir soru daha sorarak bir tespit daha yapayım:
Farzı muhal; İslam devleti isteyenleri dinde zorlama olmayacağı konusunda ikna etsek, yine de İslam devleti isterler miydi acaba?
İslam devleti isteyenler, bunu iktidarı, gücü, devlet imkanlarını ve kamu kaynaklarını kullanmak için istiyor olmasın?
Ne dersiniz…
Deniz Tavacı
Fakat Allah’ı ananken saygılı olmamıza işaret eden birçok nas var. Eğer Allah için bir saygı ifadesi kullanacaksak bunun “Rahmeti Yüce” anlamında (RY) olmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Bunun için üç gerekçe açıklayabilirim.
1. Kuran surelerine Allah’ı tanıtan bir kartvizit olarak bakarsak 113 surede Allah (RY) kendini Rahman ve Rahim olarak tanıtıyor.
2. Enam suresi 12. ve 54. ayetlerde “Allah kullarına karşı rahmeti kendine farz kıldı” anlamına gelen ayetler.
3. Bir de bu iki ayetin onay verdiği şu hadis-i şerif: “"Rahmetim gazabımı geçti."(bk. Aclunî,Keşfü'l-Hafâ, 1/448)”
Bu gerekçeleri dikkate alarak bu yazıda Allah lafzı geçen her cümlede içinizden “Rahmeti yüce” diyebilirsiniz.
Adına hoca, hacı, şeyh, mürit, alim, mürşit dediğimiz her Müslüman’ın bu iki nas karşında sağdan hizaya geçip içinde zorlamanın olmadığı bir model istiyoruz demeleri gerekir.
Bu iki güçlü nasa rağmen hala içinde zorlama olan, “İnsanlar “Lailahe İllallah, diyene kadar savaşmalı, mürtet olanlar katledilmeli, namaz kılmayanlar dövülmeli/öldürülmeli, diyen varsa, onların özlem ve hasretlerini simüle edip hayal ekranında canlandıralım.
Baştan söyleyeyim bu canlandırmayı saçma bulacaksınız. Ama içinde zorlama olan bir yönetim modelini isteyenlerin, isteklerindeki saçmalığı gösterme adına bu saçmalığa katlanmanızı isteyeceğim.
Yıl 2020 aylardan Mayıs. Türkiye’de Hanefi mezhebinin fıkhını esas alan Sünni bir İslam devleti için referandum yapılıyor. Halkın % 87’si hayır diyor.
Evet diyen % 13 (Link) askeri, siyasi, ekonomik ve medya gücünü ele geçiriyor. Halk üzerinde baskı uyguluyor.
Bu baskılar sonucunda 2023’de bir kere daha referandum yapılıyor ve halkın % 100’ü şeriat istiyor.
Kemal Kılıçtaroğlu Halife oluyor. (Bu ismi yazınca savcılar bir şey yapmıyor ☺☺☺)
Yeni yönetimin kabinesinde şu isimler yer alıyor.
· Hayrettin Karaman
· Ali Erbaş
· Cübbeli Ahmet
· Nurettin Yıldız
· Cevat Akşit
· Nihat Hatipoğlu
· Mustafa Karataş
· Fatih Çıtlak
· Ömer Döngeloğlu
· Ali Küçük
· Ebubekir Sifil
· İhsan Şenocak
· Saki Erol
· …
Yeni yönetimde;
· Ülkedeki okulların % 80’i imam hatip oluyor.
· İlahiyat sayısı % 50 artıyor.
· Cami sayısı % 200 artıyor.
· Din görevlisi sayısı % 200 artıyor.
· Ülkede cezaevi sayısı % 10000 (yüzde on bin) artıyor.
· Polis, bekçi, asker ve istihbarat elemanı % 1000 artıyor.
Yıl 2030 oluyor. Yeni yönetim bütün zorlamalarına rağmen halkın büyük bölümünü dönüştüremiyor. Dönüşenlerde “dönmüş” görünüyor.
· Medyada halkın % 50’sinin münafık olduğu yazılıyor,
· Binlerce insan namaz kılmadığı için cezaevlerinde yatıyor.
· Binlerce insan oruç tutmadığı için hapiste yatıyor.
· Binlerce insan yeni yönetimi yıkma suçuyla mahkum oluyor.
· …
İçinde zorlama olan bir yönetim modeli isteyenlerin hayallerinin gerçekleşmiş halini en uç örnek üzerinden tasvir etmeye çalıştım.
Yaptığım bu tasviri, saçma, ciddiyetten uzak, basit görenler olacak.
Onlara tavsiyem;
· Haydi, sizde, saçma olmayan, ciddi olan, ayakları yere sağlam basan bir tasvir yapın.
· Haydi, gelecek projeksiyonunuzu ortaya koyun.
· Haydi, içinde zorlama olan ve insanların isteyerek İslam’ı yaşadığı bir modelin nasıl olacağını siz anlatın.
· Suudi Arabistan ve İran’da olandan daha güzel olacağı noktasında bizi ikna edin.
· …
Bu yazıyı özetlersem:
· Allah’ın razı olduğu yönetim modelinde zorlama olamaz.
· Zorlama ile din bir arada olamaz.
Bu yazıya gelecek itirazları az çok tahmin ediyorum. İçinde zorlama olan bir modeli savunanların hangi ayetleri ve hadisleri önüme koyacaklarını da iyi biliyorum.
Onları da bu yazı serisinin gelecek bölümlerinde ele almaya çalışacağım…
Burada bir soru daha sorarak bir tespit daha yapayım:
Farzı muhal; İslam devleti isteyenleri dinde zorlama olmayacağı konusunda ikna etsek, yine de İslam devleti isterler miydi acaba?
İslam devleti isteyenler, bunu iktidarı, gücü, devlet imkanlarını ve kamu kaynaklarını kullanmak için istiyor olmasın?
Ne dersiniz…
Deniz Tavacı
Twitter: @DenizTavac
Not: Geleneğimizde, yazarken ve konuşurken Allah ismi anıldığında “Azameti yüce” anlamında “Celle Celalahu” denmiş. Bu lafızları kullanmayı zorunlu kılacak Kur’an’da ve sünnette bir nas (ayet-hadis) yok. (Link)
Not: Geleneğimizde, yazarken ve konuşurken Allah ismi anıldığında “Azameti yüce” anlamında “Celle Celalahu” denmiş. Bu lafızları kullanmayı zorunlu kılacak Kur’an’da ve sünnette bir nas (ayet-hadis) yok. (Link)
Fakat Allah’ı ananken saygılı olmamıza işaret eden birçok nas var. Eğer Allah için bir saygı ifadesi kullanacaksak bunun “Rahmeti Yüce” anlamında (RY) olmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Bunun için üç gerekçe açıklayabilirim.
1. Kuran surelerine Allah’ı tanıtan bir kartvizit olarak bakarsak 113 surede Allah (RY) kendini Rahman ve Rahim olarak tanıtıyor.
2. Enam suresi 12. ve 54. ayetlerde “Allah kullarına karşı rahmeti kendine farz kıldı” anlamına gelen ayetler.
3. Bir de bu iki ayetin onay verdiği şu hadis-i şerif: “"Rahmetim gazabımı geçti."(bk. Aclunî,Keşfü'l-Hafâ, 1/448)”
Bu gerekçeleri dikkate alarak bu yazıda Allah lafzı geçen her cümlede içinizden “Rahmeti yüce” diyebilirsiniz.