İslam’ın Vücudundan Alınan Bir Kan Örneği: Başörtülü Genç Kız

Bazı filmler olur, bir sahne vardır ki, filmin bütünü hakkında fikir verir. Vücuttan alınan bir damla kan örneği de öyledir. Bütün vücut hakkında fikir verir. 


Geçenlerde Twitter’da bir genç kız ile yapılan yukarıdaki röportajı gördüm (Link). Söyledikleri ile bu genç kız, Münferit Fikir Platformunda “Net ve Brüt Müslüman Sayısı” başlığı altında yazdıklarımın altına imza atan bir örnek oldu. 

İslam’ı bir insan vücuduna benzettiğimizde, bu genç kız, o vücuttan alınan bir kan örneği; ben de bu yazıda, o kan örneğini laboratuvarda inceleyen ve sonuçlarını sizinle paylaşan laborantım. 

Bu genç kızın bütün Müslümanları temsil eden bir örnek olduğu iddiasında değilim fakat büyük bir çoğunluğun seviyesini gösteren bir örnek olduğunu düşünüyorum. 

Röportajda, dikkatimi en fazla çeken cümle; “0.38. saniyede geçen ve muhabir tarafından teyit amaçlı tekrar edilen “Müslümanım ama haram-helal umurumda değil” cümlesi… 

Bunun ardından başka bir röportaj dinledim

Röportajın 2.46. dakikasında Kelime-i Şehadetin manasını bilmeyen gençleri görüyoruz. 
Röportajın 2.95. dakikasında “Müslümanım diyen ama Kelime-i Şehadet konusunda en ufak bir fikrim yok” diyen bir genç görüyoruz. 
Röportajın 3.17 dakikasında “Subhanekeyi” okuyamayan birini görüyoruz. 
Röportajın 3.24. dakikasında sizi güldürecek ve düşündürecek çok ilginç bir “Subhaneke” okuması görüyoruz. 
 

Bu videolarda duyduğum konuşmaların birçoğunu hayatın içinde pratikte çok duydum ve gördüm: 

· Ayakkabı boyattığım ayakkabıcının “Hz. Muhammed kim?” sorusuna “bilmiyorum” dediğini duydum, 
· Kelime-i şehadeti hem söyleyemeyen hem de manasını bilmeyen çok sayıda Müslüman gördüm. 
· Bir defasında Almanya Köln’de dönercideydim. Zil-zurna sarhoş biri geldi ve dönerciye şunu sordu: Kullandığın et helal mi ☺? 
· Bu örnekleri çoğaltabilirim… 

Peki, bu örnekler üzerinden nereye gelmek istiyorum? 

Gelmek istediğim yere şu soruyla gideyim: 

Bu videolarda örneğini gördüğümüz Müslümanların sayısı ne kadardır? Kesin bir sayı zor ama 36 yıldır cami cemaati arasında bulunan biri olarak benim kanaatim % 80’den fazla olduğu… 

Bu orana katılırsınız, katılmazsınız ama tartışılmayacak bir gerçek var o da bu oranın çok fazla olduğu… 

Peki, bunun sebebi ne? 

Sebebine “Net ve Brüt Müslüman Sayısı” başlıklı yazıda değindim. “Okulun bahçesinde doğan, okuldaki derslere girmeyen insanları da okulun öğrencisi sayarsak, okulun kalitesinin düşmesi kaçınılmaz bir sonuçtur.” 

Bütün bunları yazmamım sebebi şu cümle: 

“Ben Müslümanım” diyen her Müslüman “Bilinçli Müslüman Sertifika Eğitimi”nden geçmeli. 

Ve bana göre bu eğitim her Müslüman için zorunlu olmalı. Zorunlu olması yadırganmamalı. Bu eğitim sonucunda karşımıza üç tip insan çıkacak: 

1. Neye, neden, niçin ve nasıl inanması gerektiğini bilen bilinçli Müslüman, 
2. Neye, neden, niçin ve nasıl inanmaMAsı gerektiğini bilen; bilinçli olarak Müslüman olmayan kişi, 
3. Neye, neden, niçin ve nasıl inanması gerektiğini bilen; bilinçli bir Müslüman olarak İslam’ı yaşamayan veya kısmen yaşayan kişi, 

Bu üç durum tam da şu ayetlerin istediği durum: 

· “Gerçek, Rabbinizden gelendir. Artık dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin... (Kehf 29)” 
· “…ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın...(Enfal 42)” 

Bu sertifika programlarında Müslümanlığa bir meslek olarak bakılıyor. Meslek kelimesi yadırganmamalı. Arapça bir kelime olan Meslek kelimesi “izlenen yol” anlamına gelir. Günümüzde “meslek sahibi olan her insan” belli bir eğitim programını izler. Her meslek sahibi kendini tanımlar.Ve yaptığı tanım insanı bağlar. 

“Ben polisim, ben doktorum, ben öğretmenim…” diye kendini tanımlayan insanların, bu tanımdan sonra neleri yapıp yapmayacakları bellidir. Hem bu tanımı yapmak hem de “ben istediğimi yaparım” demek, ne dediğinin farkında olmamaktır. 

“Ben Müslüman’ım” diye kendini tanımlayanların birçoğu, gerçekten ne dediklerini bilmiyorlar. Bilmedikleri için de yukarıdaki başörtülü kız gibi “Müslümanım ama haram-helal umurumda değil” gibi cümleler kurabiliyorlar. 

Buradan sonra benim, Almanya’da İslam kursuna gelen Almanlara verdiğim derslerden bir örnek vermek istiyorum. İlk derslerde temel kavramları tanıtıyorum. 

· Allah kimdir? 
· Din nedir? 
· Müslüman kelimesinin anlamı nedir? 
· … 

ALLAH KİMDİR? 

“Allah’ı kimdir”i “Çocuklara Allah nasıl anlatılmalı?” başlığı altında anlatıyorum: 

Çocuğa soruyoruz: Ayağını mı çok seviyorsun, ayakkabıyı mı? 

Beş yaşın altındakiler ayakkabıyı ayaktan daha fazla seviyorlar. Ve bu cevapla, çocuk olduklarını ilan ve ispat ediyorlar. 

· Allah ayağı veren, anne-baba ayakkabıyı, 
· Allah eli veren, anne-baba eldiveni, 
· Allah gözü veren, anne-baba gözlüğü, 
· Allah kulağı veren, anne-baba kulaklığı, 
· … 

Bu sözlerin ardından 6 yaş üzerine soruyorum: Kim daha fazla sevilmeli? 
Cevap: Allah… 

Bir an için, bütün Müslüman ailelerde doğan çocukların Allah’ı bu ve benzeri yöntemlerle tanıdığını bir düşünelim… 

DİN NEDİR? 

Din kelimesi Arapça borç anlamına gelen “deyn” kökünden gelir. Bu kökten yola çıkarsak. Din demek borç demektir. Ben dindarım demek: Ben varlığımı Allah’a borçluyum demektir. 

Bu durumda din borçluyla-alacaklı arasındaki ilişkiyi düzenleyen değerler sistemidir. 

Çocuklar için din tanımı: Allah sevendir, insan sevilendir. Din sevenle sevilen arasındaki ilişkiyi düzenleyen değerler sistemidir. Bir an için bütün Müslüman ailelerde doğan çocukların dini bu ve benzeri yöntemlerle tanıdığını bir düşünelim… 

MÜSLÜMAN KELİMESİNİN ANLAMI NEDİR? 

İslam, teslim, Müslüman kelimeleri aynı kökten gelir. “Ben Müslüman’ım demek: Ben teslim oldum” demektir. 

“Ben teslim oldum” demek: “Ben istediğimi yapan değil, isteneni yapan bir insanım” demektir. 

Bu tanımı, Allah ve din tanımları ile birleştirirsek, “Ben Müslümanım demek: Ben, beni seven, sevdiğini göstermek için neye ihtiyacım varsa onları bana veren, varlığımı kendisine borçlu olduğum Allah’ın emirlerine severek ve isteyerek teslim oldum” demektir. 

Buraya kadar üç kavram anlattım. 

Bunlara bilinç yoğunluğu arttırılmış ve sevgi ve ikna dili ile anlatılmış, içinde ezan, namaz, şahitlik, takva vb. olan 97 kavram daha ekleyin. 

Ve bir an için bütün Müslüman ailelerde doğan çocukların bu kavramları bu ve benzeri derinlikte bilerek yetiştiğini “Bilinçli Müslüman Sertifika Eğitimi”minden geçtiğini bir hayal edin… 

Böyle bir eğitimin ardından, 

· Yukarıdaki başörtülü kızımız gibi örnekleri görmezdik. 
· İman eden de, bilinçli olarak iman ederdi. 
· İnkar eden de neyi inkar ettiğini bilerek inkar ederdi. 

Şimdi çok iddialı bir cümle kuracağım. 

İslam ülkelerindeki bütün tarikatlar, cemaatler ve siyasal İslamcılar ulaşabildikleri Müslümanlara, bilinç yoğunluğu arttırılmış ve sevgi ve ikna dili ile anlatılan bir eğitim vermediği müddetçe yukarıda örneklerini verdiğim insanların sayısı her geçen gün daha da artacak. 

Ben dini böyle anlıyor ve böyle anlatıyorum. Ama, 

· Diyanet dini böyle anlat(a)mıyor. 
· Cübbeli Ahmet dini böyle anlat(a)mıyor. 
· Alparslan Kuytul dini böyle anlat(a)mıyor. 
· Cevat Akşit dini böyle anlat(a)mıyor. 
· Nihat Hatipoğlu dini böyle anlat(a)mıyor. 
· Mustafa Karataş dini böyle anlat(a)mıyor. 
· Fatih Çıtlak dini böyle anlat(a)mıyor. 
· Ömer Döngeloğlu dini böyle anlat(a)mıyor. 
· Ali Küçük dini böyle anlat(a)mıyor. 
· Ebubekir Sifil dini böyle anlat(a)mıyor. 
· İhsan Şenocak dini böyle anlat(a)mıyor. 
· Menzil şeyhi dini böyle anlat(a)mıyor. 
· Süleyman Efendinin cemaati dini böyle anlat(a)mıyor. 
· … 
Bu ve benzeri hocalar, tarikatlar, cemaatler; Kur’an’ı emirler ve yasaklar kitabı olarak okuyorlar. Oysaki Kur’an baştan sona ikna kitabıdır. 

· Onlara göre Allah, kulluğu emreden bir İlah’tır. 
· Kur’an’a göre Allah, kulunu önce ikna eden, sonra emreden bir İlah’tır. 

Yazımı yine haddimi aşıp, ukalalık yaparak bitireyim. 

Eğer elimde yetki olsa, yukarıda ismini andıklarıma “Bilinçli Müslüman Sertifika Eğitimi” almadan din anlatma izni vermezdim. 

Deniz Tavacı

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski