İslam’ın Vücudundan Alınan Bir Kan Örneği: Başörtülü Kız Yerine Selman Öğüt ve Fatih Altaylı

  

Başörtülü kızdan bahsettiğim yazıya bir hayli yorum geldi. Elimde olmayan sebeplerden dolayı o gün yazacaklarımı bugün yazıyorum. 

Tespit şuydu: 
Müslümanların birçoğu, neye inandığını bilmeden sırf bir İslam ülkesinde doğduğu için Müslüman unvanı alıyor. 
“Müslümanım” dediği halde dinini bilmeyen, tanımayan milyonlarca insan var. 
Böyle olduğu için de Müslümanlar arasında cehalet gırtlak boyu. 
Böyle olduğu için de din, insanları aldatma aracı olarak kullanılıyor. 
Adamın biri böyle bir cehalet zemininde “Şehvetiye Tarikatı” bile kurabiliyor. 
Yazıya gelen yorumlarda çoğunluk başörtülü kızı savunuyordu. 
Savunmalarını yadırgamadım. 
Çünkü Müslümanların çoğu dini ciddiye almıyor. Böyle dendiğinde kızıyor ama hayatın içinde din ciddiye alınmıyor. 
Alınmadığı içinde en çok yapılan yanlışlar bile normal karşılanıyor. 
Şimdi o başörtülü kızın linkini bir kez daha vereyim (Link) ve yadırganması gerektiği halde normal görülen cümlesini yazayım. 
… 
Soru: Bu işe hiç haram helal boyutundan baktın mı? 
Cevap: Bakmadım. Aslında pek de umrumda değil haram-helal kısmı. 
… 
Yazıya gelen yorumların bir kısmında genç kızın muhabirin sorularını ciddiye almadığı için böyle cevaplar verdiğini yazanlar olmuş. 
Ben hiç de öyle anlamadım. 
Burada örnek verdiğim genç kız benim hayatın içinde yüzlerce örneğini gördüğüm insanlardan sadece biriydi. 
“Ben Müslümanım” ifadesi bir tanımdır ve tanım kişiyi bağlar. 
Bir insanın “ben Müslüman’ım” dedikten sonra, “işin haram-helal kısmıyla ilgilenmiyorum” demesi kendisiyle çelişmesi demektir. 
Mesela bir doktor düşünün 
“Ben doktorum” diye kendini tanımlıyor, sonraki cümlede “hastanenin kuralları (doğruları-yanlışları) beni ilgilendirmez” diyor. 
Normal mi? 
Bir yargıç düşünün, 
Kendini yargıç olarak tanımlıyor, sonraki cümlede “devletin anayasası, kanunları ve kurallar (doğrular-yanlışlar) beni ilgilendirmez” diyor. 
Normal mi? 
Bunları normal görmeyenler, 
Kendini Müslüman olarak tanımlayan birinin haram-helal beni ilgilendirmez demesini normal görüyorlar. 
Başkası almama özgürlüğünü kullanabilir ama ben bir Müslüman olarak dinimi ciddiye alıyorum. 
Başkası yapmayabilir ama ben her Müslümana da ciddiye almasını tavsiye ediyorum. 
Bu tavsiye bağlamında “Bilinçli Müslüman Sertifika Eğitimi” tavsiye ediyorum. 
İstiyorum ki; 
“Ben Müslümanım” diyen her Müslümanın 100 temel kavram üzerinden dinini tanısın ve ona göre yaşasın veya yaşamasın… 
Yaşarken desin ki, “Ben araştırdım inceledim inandığım değerleri bilinçli olarak yaşıyorum.” 
Yaşamayan desin ki, “Ben araştırdım inceledim sonuç olarak yaşamıyorum.” 
Bunun ne zararı var? 
Bu fikre karşı çıkanlar anladığım kadarıyla şunu öneriyorlar. 
Bu iş böyle gelmiş böyle gitsin etsin. 
“Kişi ben Müslümanım” desin, dinin temel kaynaklardan öğrenmesin… 
Her şeye rağmen ben “Ben Müslümanım” diyen insanların dinlerini temel kaynaklardan öğrenmelerini tavsiye ediyorum. 
Öğrenmediklerinde ne oluyor birkaç örnek vereyim. 

Selman Öğüt: 

Muhafazakar bilinen, muhafazakar değerleri savunan, AKP sözcüsü gibi ekranlarda boy gösteren bir akademisyen. 
Bir tartışma programında başkasına Ezan üzerinden Allahuekber’in anlamını öğreteyim derken kendisinin de bilmediğini ilan ediyor. 
Şimdi Selman Öğüt gelse benden kurs alsaydı, benden İslam’ın temel kavramlarını öğrenseydi, 
Ben de ona Ezanı anlatsaydım. 
“Ezan okumak gerçekte ne okumaktır?” diye sorsaydı, 
Ben de ona “Ezan kainattaki sessiz şahitliği seslendirmektir. 
Ezan kavli şahitlik, arkasından kılınan namaz ise fiili şahitlik ” deseydim. 
Sorularına devam etseydi; 
Ezanda neden dört defa Allahuekber denir? Bunun mesajı nedir? 
Ezanda neden Allahu kebir değil de ekber denir? 
Ekber en büyük demek, burada kullanılan kıyas dili üzerinden verilen mesaj nedir? 
Ezanda “Eşhedü” diyen kişi ben şahidim der. Bu şahitlikten kasıt nedir? 
Allah’tan başka ilah’ın yokluğuna şahitlik fiili olarak nasıl yapılır… 
Ezan bir Müslüman için bağımsızlık marşıdır, namaz ise bağımsızlığın ilandır… 
Şimdi soruyorum Selman Öğüt ve her Müslüman dinlediği ezanın bu ve benzeri mesajları bilse bunun neye ve kime zararı var? 

Fatih Altaylı: 

Fatih Altaylı “Van’da öğle namazı kaç rekat” diye sorup, eylemcilerin gözaltına alınmasını eleştirdiği bölümde şunları söyledi; “Polisin yaptığı enayilik. Polis orada camiden çıkanlara, kim gösterici kim cemaat anlamak için kapıdan çıkanlara namaz kaç rekat diyor? Sen bu kadar mı cahilsin polis efendi? Her mezhepte farklı kardeşim Şafiler 4, Hanefiler 5… Çıkan Şafii’yse 4 rekat diyecek. Polis Şafiiliği bilmiyorsa ‘Vay yanlış diye götürecek’ Şafii mezhebi de 4 rekat.” 
Ben Müslüman’ım diyen Fatih Altaylı benden dine ait temel kavramları öğrenseydi başkalarına cahil derken, kendi cehaletini ilan etmeyecekti. 
Oysa ki, namazın farzları bütün mezheplerde aynıdır. 4 mezhepte de öğle namazının farzın dört rekattır. 
Ayrıca Fatih Altaylı hazır ders almışken namaz konusunda şunları da öğrenseydi, 
Namaza başlarken ikisi de aynı kökten gelen kamet ile kıyam arasındaki ilişki nedir? 
Namazın ecel provası olması ne demek? 
Namazda bir vakitte Allah’ın huzurunda olma şuurunu, her vakte taşımak olan ihsan şuuru nedir? 
Rukuda “Azim” diye Allah’ın büyüklüğünü ilan ederken, secde de neden “A’la” diye ilan ediyoruz. Ekber, Azim ve A’la arasındaki fark nedir? 
Bir günde 5 vakit namazda 443 defa Allah’u Ekber demenin mesajı nedir? 
Bir günde 5 vakit namazda 525 defa Subhan kelimesi kullanırız. Bunun mesajı nedir? 
Ruku ve secdede 360 defa Rab isminin tekrarı üzerinden verilen mesaj nedir? 
… 
Şimdi Ben Müslümanım diyen namazın farz olduğunu kabul eden her Müslüman bunları bilse, bu bilginin ne zararı olabilir? 
Bu örnekleri çoğaltabilirim 
İman 
Takva 
İnfak, 
Cihat, 
Kurban, 
Nasih-Mensuh, 
… 
Bir Müslüman olarak ben istiyorum ki, 
İnanç ve ideoloji noktasında kendini tanımlayan her insan, neye, niçin nasıl inandığını bilerek bilgi dolu bir şekilde kendini tanımlasın. 
Sonra ister yaşar, ister yaşamaz kendi bilir. 
Bu kaliteyi arttırır. 
Aksi olunca neler olduğunu iki örnek üzerinden gösterdim. 
Daha fazla örnek isteyenler şu linke bakabilir. (Link
Başkaları ne yapar bilmem. 
Ben bir zamanlar adı cemaat olan yapının içindeyken de şimdi dışındayken de varlığımı inandığım değerleri yaşamaya ve anlatmaya adadım. 
Yorumlarda benim “yetkinliğimi” sorgulayan isimsiz kişiler oluyor. 
Yeri gelmişken bir defaya mahsus onlara bir teklifim olacak. 
Benim yazılarımda ismini verdiğim cemaat liderlerinin “Ezan” konusunda yazdıkları bir yazıyı getirin. 
Bir de yanına benimkini koyun. 
Kim işin ruhuna daha vakıf görün! 
… 
Ben yıllarca her kitabımı yazarken, her çalışmamı yaparken piyasada o konuda ne denmişe ona bakarım. 
Denenlerin üzerine artı bir şey koyabilmenin gayretini veririm. 
Geçmişten bugüne bilginin hamalı olmak güzeldir. Ama ondan daha güzeli, mevcudun üzerine orijinal tespitler ilave etmektir. 
Günümüzde Alim profili değişti. 
Eskiden bilgiye ulaşmanın zor olduğu zamanlarda Alim, bilginin toplandığı baraja benziyordu. Ne kadar biliyorsa o kadar büyük Alim oluyordu. 
Ama şimdi bilgiye ulaşmak kolaylaştı. 
Artık Alim demek, bilgiyi üreten, işleyen ondan yeni bilgiler üretendir. 
Kısaca özetlersem, 
Hayat boşluk kabul etmiyor. Müslümanların dinlerini tanımadığı bilmediği bir zeminde, 
Işid, 
Taliban, 
Sapık tarikat ve cemaatler, 
Deizm ve ateizm kendine zemin bulabiliyor. 
Ben kendim aklı hayatın merkezine koyuyor, Vahyin rehberliğinde inandığım değerleri yaşamaya çalışıyorum ve bunu da herkese tavsiye ediyorum. 

Deniz Tavacı
Twitter: @DenizTavac 

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski