Cemaatin Mahrem Hizmet Metodu ve İtikadi Çelişkisi


(Eleştirmek kolay denir fakat doğru eleştiri yapmak çok zordur. Eleştiri yapıcı ve varsa hataları göstermek için olmalıdır. Usta bir yazıcı değilim. Amatörce aşağıdaki düşünceleri karaladım. Yanlış düşünüyor olabilirim. Ayrıca kimseye hakaret etmek küçümsemek gibi bir niyetim yok, yine de rahatsız edici ifadeler varsa maksadı aşan beyanlar olarak kabul ediniz.)

Ben cemaatin inanç ve buna bağlı olarak hareket metodu boyutunda bir çelişkisine dikkat çekmek istiyorum. Hatırlayalım; Cemaat ''sebepleri perdedar-ı dest-i kudret'' yani Allah’ın kudret elinin perdesi olarak görür. Sebeplerin yani görünürde insanların yaptıklarının hakiki tesiri yoktur.

Yapılan fiiller Allaha duadır. Her şeyi aslında Allah yaratır. Gülen'in tabiriyle ''yapan O'ydu, eden O'ydu'' denir.

Yaratanın, yapan edenin aslında Allah olduğunu, insanın çabalarının fiili dua olmak dışında hiç bir tesiri olmadığını cemaat ve Gülen çok iyi bilir. Bu aslında tevhidin özüdür.

Celalettin Harzemşah örnek verilir; savaşa giderken ''sen muzaffer olacaksın'' diyenlere ''bizim vazifemiz savaşmaktır (fiili dua, kazanıp kazanmayacağımız Allahın bileceği iştir), Allahın vazifesine karışamayız'' der.

Peki Allah'a bu kadar inanan ve güvenen, yaptığı işlerin aslında tesirsiz, sadece fiili dua olduğuna inanan biri, sebeplere taparcasına, Allaha güvensizlik işmam edercesine neden gayrı meşru yollara, tartışmasız günah olan fiillere girişir?

Meşru sebeplerle dua edince (yani meşru dairede iş yapınca) Allah duaları duymuyor mu ki çirkin işlere giriliyor?

Devlet içinde her türlü rezil yola başvuran kanun kural tanımayan klikler var diye, Allah'a inanan bir insan aynı rezil yöntemlere başvurabilir mi? 

Bir örnekle açayım; devletin meşru polisi, mafya ile mücadele ederken, mafya pis yöntemler kullanıyor o zaman biz de kullanırız diyebilir mi? Diyemez, çünkü devleti ve polisi meşru yapan hukuk içinde mücadele vermesidir. Ayrıca devletin ve milletin gücü polisin yanındadır.

Şimdi örneği tebliğ vazifesi yapan, Allah'ın has kullarına uygulayalım. Allah’ın tebliğ ile görevlendirdiği kulları, şeytanlar en pis işleri yapıyor biz de yaparız diye, diye pis sebeplere başvurabilir mi? 

Allah'ın meleklerin gücü bu has kulların arkasında değil mi? Gerektiğinde Allah mucizeler kerametler bile yaratarak kullarına yardımcı olmuyor mu? Devletin gücünün polisin arkasında olması gibi Allah'ın gücü ''kutsilerin'' arkasında değil mi?

Adi aciz insanların bile kurduğu devlet sisteminde meşru görevliler pis işlere karışamazken, kainatın sahibi Allah'ın kulları, sebeplerin sahibi Allah'ın kulları pis işlere nasıl tevessül edebilir? 

Tesir-i hakiki elinde olan Allah meşru yollar ile dua edince duymuyor mu?

Peygamberimiz Mekke'de, '' bu müşrikler açıktan söylersek bize hayat hakkı vermez, meşru yollarla onlarla baş edemeyiz, Kabenin anahtarlarını gizlice ele geçirelim, gizlenelim, onlardan görünelim, ekonomiyi ele geçirelim, yalan (pardon tevil) ile kendimizi gizleyelim'' mi dedi? 

Cemaat baştan itikadi olarak yanlış bir metot ile yanlış bir yola girmiştir. Gizlenmeyi, kandırarak gücü ele geçirmeyi yöntem edinmiştir. Ve kendi alt tabakasının bile nefretini kazanmıştır. Hiç bir peygamber böyle yüz kızartıcı yöntem kullanmaz.

Cemaatin hedefi açıktır, İslamı hayata hayat kılmak ve nihai olarak Şeriatı getirmektir. 

Bu hedef İman-hayat-şeriat şeklinde risale-i nurlarda açıkça belirtilmiştir.

Neden şeriatı getirmek istediğini açıkça söylemezsin? Allahın düzeni utanılacak bir şey mi ki korkuyorsun? Peygamberler korktular mı? Açıkça Allah'ın rızası bundadır, şundadır demediler mi? Gerekirse işkencelere göğüs germediler mi, gerekirse hicret etmediler mi? Demokrasiye inanmayan Bir Alparslan Kuytul size göre çok mu saf?  Ve biliyoruz ki temelde hiç de farklı düşünüyorsunuz. (bunları kendi fikrim olarak değil, inandığı şeylerin hilafını söyleyenlerin çelişkisini göstermek için yazıyorum. Ben dinin devletten ayrılması, demokratik bir sistemde herkesin özgür yaşaması gerektiğine inanıyorum.)

Arkanda Allah'ın gücü ve kanunları yok mu? Aciz bir devletin polisi bile mafyaya karşı gayrı meşru yola girmiyor, zaruret tedbir demiyor hukukun dışına çıkmıyor, sen, arkanda Allah ve melekler, bütün kainatın gücü varken, Allahın ve insan vicdanının haram kıldığı iğrenç metotları nasıl kullanırsın? 

Zaruret deyip haram kapısını açınca, tevil deyip yalanı meşrulaştırılınca, devletin gayri meşru işlere giren elemanlarının zıvanadan çıkması ve devleti bir suç şebekesine dönüştürmesi gibi, Gülen de cemaati, kutsiler yerine bir suç şebekesine dönüştürmüştür.

Bir not: Zaruret fıkıhta çok çok istisna bir durumdur, binde bir ya gerekir ya gerekmez. Zaruret diyerek yalan ve gayrı meşru yollar bir metot haline getirilemez. Hele hele tebliğ gibi asli bir unsur bunlara kurban edilemez. Nübüvvetin, varsa, en büyük günahı yalandır. Gülen ''tevil'' diyerek yalanı o kadar rahat bir metot haline getirdi ki, ömrünü ona adayan bağlıları bile illallah dedi nefret etti.

-Kuruot


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski