Yaşar Nuri Öztürk vs Fethullah Gülen


Sevgili kardeşlerim,

Merhum Yaşar Nuri Öztürk hocayı 1990’ların başından beri okurum ve dinlerim.

Halen de okuyorum, dinliyorum, bilgilerimi tazeliyorum ve din algımı ve anlayışımı takviye ediyorum.

Onun kalibresinde, onun idrak, firaset ve basiretinde dini anlayan ve onun dobracılığında ve pervasızlığında dini anlatan insan sayısı Türkiyede, iki elin parmaklarını geçmez.

Ve, lafı hiç eğip bükmeden ve “doğrucu Davud” dobracılığıyla kanaat-i acizanemi buraya yazıyorum :

Maalesef ve maalesef, Fethullah hocaefendi, sayıları o iki elin  parmaklarını bulmayan hocalar arasına giremedi ve bundan sonra da gireceğine dair pek ümitvâr değilim işin doğrusu…

Fethullah hocaefendi, eğer isteseydi o bir avuç değerli hoca arasında yerini pekala ve hak ederek alabilirdi. 

Zira, donanımı, ihlası ve samimiyeti buna çok, hem de çok müsait idi. 

Ama ne yazık ki, o, bu meziyetlerini klasik Sünni geleneğin dışına taşıyamadı. 

O köhnemiş, tükenmiş, kokuşmuş, beş para etmez Sünni geleneği ve Sünnî ezberleri habire kutsamaktan kendini kurtaramadı.

İşin hazini, kendini kurtaramadığı gibi, kendisine, ilmine, irfanına, ihlasına ve samimiyetine gönül verip peşine düşmüş yüzbinlerce Hizmetkârı da, etrafına topladığı o ufuksuz, vizyonsuz, kalibresiz, din ve dünya algısı arkaik ağabeyler ile beraber, memleketin siyasi islamcı mübtezel yamyamlarının, çakallarının, sırtlanlarının, domuzlarının önüne attı…

Netice ortada : 

- Yüzbinlerce Hizmetkâr mağdur ve mazlum…

- Onbinlercesi memleketi can havliyle terketmek mecburiyetinde kaldı, hem de ne zorluklara, meşakkatlere ve sıkıntılara maruz kalma bahasına…

- onlarcası, belki de yüzlercesi hicret yollarında hayatını kaybetti…

- Onbinlercesi memlekette hala hapislerde…

- onbinlercesi hala memlekette gaybubette…

Bunca mağduriyet ve mazlumiyet ortada iken, ne Hocaefendi, ne de etrafındaki aymaz, uyanmaz, ufuksuz, vizyonsuz, kalibresiz, güdük “ağabeyler”, “yüksek istişare heyeti” azaları, vesairenin gıkı çıkmıyor.

Hiçbiri, şu 15 Temmuz faciasının aydınlatılması için kılını kıpırdatmıyor.

Gazeteci Dönmez iyi ki var.

O da olmasa dönen dolaplardan hiç haberimiz olmayacak.

Çok iyi bilmek durumundayız ki, dincileri ve dindarları birbirine karıştırmamak gerek!

Dinci ayrı….

Dindar apayrı…!

Yaşar Nuri hocanın nitelemesiyle söylersek, dinci taifesi indirilen dinin, yani Kur’andaki dinin değil, uydurulan dinin, yani emevi dininin, muaviye dininin mensuplarıdır.

Dinci-ler, din-i İslamı ve her türlü mukaddesatı, kendi süflî menfaatleri için istismar ederler, Allah ile aldatırlar.

Dindar-lar ise, samimi ve halis niyetlerle dinlerini yaşarlar.

Dindar, Allah ile aldatmaz!

Bir de Atatürk ile aldatanlar vardır.

Atatürkün arkasına sığınıp, her türlü namussuzluğu yaparlar.

Türkiye toplumu, “Allah ile aldatanlar” ve “Atatürk ile aldatanlar” yüzünden, sittîn senedir, bir türlü adam olamadı, iflah olamadı…😞

Toplumu bu ikisinin şerrinden kurtaramadığımız müddetçe asla iflah olmayacak…

Merhum Yaşar Nuri hoca, ömrünü bu işe adadı…

Dini, yani İslam dinini doğru şekliyle topluma anlattı.

Mustafa Kemali de gerçek yüzüyle topluma anlattı.

Maalesef, ben de dahil olmak üzere, memleketin dindarları Mustafa Kemali kötü bir insan ve din düşmanı, hatta dinsiz olarak tanıdık. 

Çünki bize öyle anlatıldı, öyle tanıtıldı, öyle belletildi. Yani beyinlerimiz öyle yıkandı.

Kendilerini Kemalist, Atatürkçü, laik, vesaire olarak tarif eden toplum kesimleri de, Atatürk ile aldatıldı.

Dincilerden namus beklemek, öküz altında buzağı aramaktır.

Bir buzağının, karnını doyurmak için, öküzün altında emecek meme bulması nasıl mümkün değil ise, dinci-lerin namuslu olması da aynı derecede mümkün değildir ve bu, bunca senelik tecrübeyle sabittir..!

Dindarı dinciden kesinlikle ayırmak gerek.

Dindar ile dinci arasındaki kesin farkı ve ayırımı yapmadıkça, işin hayatî ehemmiyyetini kavrayamayız.

İndirilen din ve uydurulan din arasındaki farkı farketmek te çok önemli.

Elbette kim dinci, kim dindar, bunun farkını çok net anlamak gerek.

Masum ve mücrim arasındaki farkı anlamak gibi…

Dindar ne kadar masum ise, dinci de o kadar MÜCRİMDİR. Ve bu 2x2=4 kadar kesindir.

Elbette, kendilerini dincilerin etki alanına kaptırmış ve bunun farkında olmayan dindarlar vardır. Bunları da görmek, görebilmek gerekir.

Uydurulan din nedir, indirilen din nedir, buna kafa yormak gerek.

Dinci, dindar, indirilen din, uydurulan din kavramlarına kafa yormak gerek.

Allah ile aldatmak nedir, nasıldır, Atatürk ile aldatmak nedir, nasıldır.., kafa yormak gerek.

Ben “kafa yormak”tan okumayı, dinlemeyi, araştırmayı, sormayı, soruşturmayı, sorgulamayı anlıyorum.

Fikirlerimiz ve kanaatlerimiz, okumaya, dinlemeye, araştırmaya, soruşturmaya ve sorgulamaya, yani doğru bilgilenmeye dayandığı nisbette doğrudur ve isabetlidir

İşinize ve ailenize ayırmanız gereken vakitlerinizin dışında, boş vakitleriniz oluyorsa, okumanızı, dinlemenizi, sorgulamanızı tavsiye ederim.

Bizim mağdur ve mazlum Hizmetkâr muhacir kardeşlerimiz bu olan bitene taaaaa baştan beri neden itiraz etmiyorlar, neden hesap sormaya yanaşmıyorlar, neden sorgulamıyorlar, neden yaşatıldıkları bu zulümlere rıza gösteriyorlar, neden, neden, neden…???

Hocaefendi ve yüksek istişare heyetlerindekiler ve aymaz ve uyanmaz agabeyler neden bu yüzbinlerce mazlum insanın hakkına, hukukuna, vebaline giriyorlar?

Neden hiç konuşmadılar, konuşmuyorlar ve muhtemelen asla konuşmadan bu dünyadan göçüp gidecekler ve yüzbinlerce Hizmetkâr uğratıldıkları zulümlerle başbaşa kalakalacaklar???

Yok mu bunların sadre şifa bir cevabı kardeşlerim?

Vesselam…

-Abdullah Erdemli 

İsviçre


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski