İslam ve kölelik konusuyla ilk tanışmam 2014’un sonu, 2015’in başında olmuştu. Yabancı basında çıkan haberlerde IŞİD’in Suriye ve Irak’ta kurduğu İslam devletinde köleliği kurumsallaştırdığını, işgal ettiği köy ve kasabalardaki gayri-Müslimleri, özellikle de Yezidileri köleleştirip insan pazarlarında sattığını ya da kadınlarını cinsel istismara zorladığını okumuştum. Daha korkunç olan şey ise, IŞİD, köleliğin (ve içerdiği insan ticareti ve tecavüzün) teolojisini oluşturmuş ve yaptığının İslam’a göre meşru olduğunu ilan etmişti.
IŞİD’in köle kurumunun işleyişini görmüş mağdurların anlattıkları kan dondurucuydu. 12 yaşında Yezidi bir kız, bir İslam Devleti savaşçısının ona tecavüz etmeye başlamadan önce ve tecavüzü bitirdikten sonra Allah’a dua ettiğini söylüyordu (aynı şeyi birçok başka mağdur da anlatmıştı). İslam Devleti savaşçısı tecavüzden önce kıza, birazdan yapacağı şeyin günah olmadığını, Kur’an’ın ona bunun için izin vermekle kalmayıp büyük sevap vadettiğini, bunun bir ibadet olduğunu söylemişti. ‘Sen bir kafirsin. Sana tecavüz ederek Allah’a yaklaşacağım’ demişti İslam Devleti savaşçısı.Bunları okurken midem bulanmış, kızmıştım. İslam’la köleliğin nasıl bir ilişkisi olabilirdi? Hem İslam köleliği kaldırmamış mıydı? Bundan adım gibi emindim. Ama ilginç bir şekilde, o güne kadar onlarca dini kitap (genelde Nursi ve Gülen) okumuş olmama rağmen, Kur’an’da kölelikle ilgili ayetlerin geçtiğinden haberim bile yoktu. Hadislere hiç girmiyorum bile.
‘İslam köleliği kaldırmıştı’. Bundan o kadar emindim ki, haberleri okuduğum o günlerde, bu konuyu hiç araştırmamıştım. Gerçeklerle yüzleşmemi birkaç yıl ertelemiştim.
***
Kur’an’daki Ahzab suresinin 50. ayetinde şöyle deniyor: “Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri … helal kılmışızdır. Bir zorluğa uğramaman için; müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir” (NOT: Bütün mealler Diyanet’e aittir). Nisa suresi 24. ayette şöyle yazıyor: “Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Maliki bulunduğunuz cariyeler müstesna, bunlar, Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir”.
Yine Mu’minun suresi 5 ve 6. ayetlerde: “Onlar, eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Doğrusu bunlar yerilemezler.” Me’aric suresi 29-30’da bu sözler neredeyse aynen tekrar edilir: “Eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten koruyanlar, doğrusu bunlar yerilmezler”.
İlk başta bir kutsal kitapta görmeye alıştığımız ve Kur’an’ın da birçok yerde yaptığı gibi emir ve yasaklar belirtir gibi gözüken bu ayetlerde ilginç bir durum vardır: Kölelikten (bu yazıyı okuyan herkesin bildiği gibi, cariye köle kadın demektir) olağan, normal bir olguymuş gibi bahsedilmiştir.
Acele etmeyin. Biliyorum. Yazıyorum şimdi.
Kur’an’da bir sıra başka ayetlerde kölelerin o dönemki yaşam şartlarını kısmen iyileştiren veya buna teşvik eden emirler ve tavsiyeler bulunur. Mesela, Bakara 177’de mü’minlerin, kölelerin hürriyeti için kendi kazançlarından harcamalarının iyi bir amel olduğu, Nisa 36’da kölelere iyilik edilmesi gerektiği, Nisa 92’de ‘Bir mümini yanlışlıkla öldürenin, bir mümin köleyi azad etmesi’ gerektiği, Tevbe 9’da zekatların, diğer işler ve kişilerin yanında, köleler için de olduğu, Maide 89 ve Mücadele 3’te bozulan yeminin kefareti olarak köle azat etmek gerektiği, Nur 33’te ise iffetli olmak isteyen cariyelerin fuhşa zorlanmamaları gerektiği belirtilir.
***
Ama zaten mesele de bu ya: Kur’an kölelerle ilgili bir hukuk oluşturarak onların varlığını ve bu varlığı mümkün kılan kölelik kurumunu meşrulaştırmış, bu kuruma ahlaki bir otorite vermiştir. Nitekim bir şeye kısıtlama getirmek demek, onun varlığını, getirilen kısıtlama çerçevesinde, meşru görmek demektir.
‘Kur’an ve Peygamber köleleri azat etmeye teşvik eder’. Evet, şüphesiz bu doğrudur. Kurana göre kölelik meşrudur, ama sınırları vardır. Köleleri azat ederseniz Allah bazı günahlarınızı affeder, size sevap yazar. Peki Kur’an’daki bütün bu reformist ayetlerden, Kuranın aslında köleliği yasakladığı çıkarılamaz mı? Hayır, hayır ve yine de hayır.
Öncelikle yasaklamak nasıl olur, ona bakalım. Kur’an Allaha şirk koşmayı, hırsızlığı, zina etmeyi, eşcinsel ilişkileri ve alkollü içkileri içmeyi yasaklar. Bunlarda hiç tartışma yoktur. Sizce neden? Cevabı basit. Çünkü bunlar Kur’an’da kesin ifadelerle yasaklanmıştır. Bunlardan bir tanesini, içki yasağını ele alacağım ve buradan hareketle Kur’an’ın köleliği nasıl yasaklamadığını anlatmaya çalışacağım.
Bilindiği gibi, Kur’an’da alkollü içecekler üç aşamada yasaklanmıştır. İlk aşamada Bakara 219’da "Sana içki ve kumarı sorarlar, de ki: "İkisinde hem büyük günah ve hem insanlara bazı faydalar vardır. Günahları faydasından daha büyüktür" demiştir. Burada bir yasak yoktur. İçki içerken fayda-zarar hesabı yapılması gerektiği belirtilmektedir. Anlaşılan daha sonra içki içenler özellikle mescitte uygunsuz durumlara sebebiyet verirler. Sonra Nisa 43 söylenir: “Ey İnananlar! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar, cünüpken, yolcu olan müstesna gusledene kadar namaza yaklaşmayın”. Burada da yine kesin bir yasak yoktur, ama bir sınırlama getirilmiştir.
Şimdi burada durun ve Kur’an’da bundan sonra alkolle ilgili hiçbir hükmün gelmediğini farz edin. Sizce bu iki ayete bakarak ‘Kur’an içkiyi yasaklamıştır’ veya ‘Kur’an içkinin tedricen yasaklanmasını tavsiye etmiştir’ gibi bir şey denebilir mi? Cevabını siz de ben de biliyoruz. Hayır, böyle bir şey denemez. İslam kaynaklarında içki sınırlaması sadece bu iki ayetle kalsaydı, Müslümanlar arasında içkinin durumu, aynen bu ikinci ayetten, kesin yasak getiren üçüncü ayete kadarki durumu gibi olurdu. Müslümanlardan isteyen gün boyunca dilediği şekilde içkisini içer, namaza geleceği zaman keserdi.
Nitekim alkollü içeceklere uygulanan bu türlü sınırlamaları alkol tüketiminin yüksek olduğu bütün Batılı ülkelerde bulmak mümkündür. Mesela ABD’de içki yaşı 21’dir (Türkiye’de ise 18’dir). Eyaletler arasında değişen, ama hepsinde olan içki satışının yasak olduğu saatler vardır. Alkollü içecek servisi ve satışı için ayrı ayrı sertifikalar ve izinler alınması gerekmektedir. Parklar vs. gibi birçok kamusal alanda içki içmek tamamen yasaktır. Bu yasaklar şu veya bu şekilde tüm Batılı ülkelerde vardır.
Şimdi düşünün: 500 yıl sonra Batı ülkelerinde alkol tüketiminin tarihi üzerine araştırma yapan tarihçiler, bütün bu yasakları gördükten sonra ‘Ya bu Batılı devletler da içkiyi tamamen yasaklamışlar’, veya ‘Bunlar içkiye savaş açmışlar, yasaklamak istemişler, ama bunu sonraki jenerasyonlara bırakmışlar’ derler mi? Şüphesiz bunu iddia edecek olan lisans öğrencisi o tarih dersinden FF alıp kalacaktır. Bir tarihçinin böyle bir şeyi iddia etmesi ise mümkün değildir. Bu yasaklara bakıp ‘Batılılar burada aslında alkolü yasaklamak istemişlerdir’ demek, insan aklıyla alay etmektir.
***
Peki Kur’an’da yasak nasıl olur? Bildiğiniz gibi Kur’an’da yasaklanan birçok şey vardır. Mesela alkollü içecekler şu ayetle yasaklanmıştır (Maide 90): ‘Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz’. Yine Kur’an’da zina ve hırsızlık kesin bir dille yasaklanmıştır. Öyle ki Maide 5’te “Erkek hırsız ve kadın hırsızın, yaptıklarından ötürü Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak, ellerini kesin” der.
Peki kölelikle ilgili ne der? Nur 33’te ‘Kölelerinizden hür olmak için bedel vermek isteyenlerin, onlarda bir iyilik görürseniz, bedel vermelerini kabul edin’ der. Yani köle efendisinin malıdır. Efendi köle üzerinde mutlak hüküm sahibidir. Kölelerin özgürlüklerini satın almaları bile ancak efendilerinin gözlerine hoş gözükerek ve onlar isterlerse gerçekleşebilir. Efendin istemezse milyon dolar versen, yine özgür olamazsın!
Bakara 221’e göre ise “İnanan bir cariye, hoşunuza gitse de ortak koşan bir kadından daha iyidir. …. İnanan bir köle, hoşunuza gitmiş olsa da, ortak koşan bir erkekten daha iyidir”. Bu ayete bakıp ‘ayet imanın önemini anlatıyor’ diye düşünebilirsiniz. Ama bir yandan da ayet size İslam kozmolojisinin çok temel bir gerçeğini haykırıyor: Dünyada bir erkek ve kadın köleler (cariyeler) vardır, bir de özgür erkek ve kadınlar vardır. İman etmeleri köleler için daha iyidir. İmanları Müslüman köle yapar, özgür erkek ve kadınlardan daha çekici hale getirir.
***
Kölelik İslam kozmolojisinin olağan, hatta olmazsa olmaz olgularından biridir. Önemli bir temel taşıdır. Kozmoloji ‘cosmos’tan gelir, kainat bilimi, kainat anlayışı demektir. Her bir dinin, ideolojinin bir kozmolojisi vardır. Mesela Marksist kozmolojide ekonomik sınıflar vardır. Alt sınıf, ezilenler, üretenler ve sömürülenler. Üst sınıf, kapitalistler, ezenler, ve sömürenler. Bütün insanlık bu iki sınıftan oluşur. Tarih, ezilen proletarya sınıfının zaferi ve Sosyalist devletin oluşumu ile son bulacaktır. Bir dinin veya ideolojinin kozmolojisi, evrenin nereden gelip nereye gittiğini, nelerden oluştuğunu, onun düzenini, başlangıcını, anlamını ve kaderini anlatır.
Kölelik müessesesi ve köleler de İslam kozmolojisinin bir parçasıdır. İslam insanları öncelikle özgür olanlar ve köleler diye iyi temel katmana ayırmıştır (Sonra özgürleri de üstte erkekler, altta kadınlar olmak üzere iyi daha ayrı katmana ayırmıştır). Rum 28’de şöyle der: ‘Allah size kendinizden bir misal vermektedir: Size verdiğimiz rızıklarda, emrinizde bulunan kölelerinizin de eşit surette hak sahibi olmalarına razı olur ve birbirinizi saydığınız gibi bu ortaklarınızı sayar mısınız?’ Saymazsınız tabi, çünkü özgürler üstte, köleler ise alt tabakadadır. (İnanmıyorsanız, Nahl 75’e de bakabilirsiniz ☺)
Bakara 178’de ise şöyle der: ‘Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı: Hür ile hür insan, köle ile köle ve kadın ile kadın’. Üç grup insan vardır bu kozmolojide: hür, köle ve kadın. Burada saydığım bütün diğer ayetler de bu gerçeğe işaret ederler. Kölelik Kur’an’ın yazarının evren anlayışının önemli bir öğesidir. Kölelik Kur’an’da kainattaki doğal düzenin bir parçası olarak düşünülmüştür. Yukarıdaki ve diğer başka ayetlerle de kendisine manevi bir otorite verilmiştir. Kur’an’da ve Muhammed’in sözlerinde köleliğin özsel doğruluğuna şüphe düşürecek ve dahası, köleliğin kaldırılmasının tercih edildiğini gösteren hiçbir ifade yoktur.
Hadis literatürünü de katarak düşünürsek, İslam’da köleliğin statüsü boşanma ile benzerdir (ama maalesef boşanma kadar bile kötü bir şey değildir). İslam’da boşanma meşrudur. Ama Kur’an’da birçok ayetle kurallandırılmış ve kurumsallaştırılmıştır. Belirli sınırlamalar, kısıtlamalar da vardır. Dahası, Allah’ın çok da hoşuna gitmeyen bir ameldir. Ne kadar az yaparsanız o kadar güzeldir. Boşanmak isteyenleri barıştırmak sevaptır. Muhammet bir keresinde şöyle demiştir: "Allah'ın helâl kıldığı şeyler arasında, boşanma hiç sevmediği helâldir" (İbn-i Mâce, nikâh 1). Ama netice itibariyle boşanma caizdir, meşrudur.
İslam kozmolojisinde kölelik boşanma gibidir. Meşrudur. Ama köleleri azat ederseniz sevap kazansınız. Ama tabi boşanma kölelikten daha kötüdür, çünkü boşanmayı Allah pek sevmez, ama kölelik için böyle bir şey düşünülmemiştir. Bugün bir kişi kalkıp ‘boşanma haramdır’, ‘aslında haram kılınmıştır veya ‘insanlığın gelişip boşanmayı yasaklaması uygun görülmüştür’ dese, siz ne derdiniz ona?
***
Söz gelimi, 7. yüzyıldaki İslam devletine gitseniz, oradaki köle olgusunun bugün mesela Almanya’daki bira olgusu kadar doğal olduğunu göreceksiniz. “Asr-ı Saadet”te ortalama bir kazancı olan her müslümanın birkaç kölesi vardı. Birçok hadiste bunlar geçer. ‘Bir gün şuna (Ayşe’ye, Ömer’e, Ali’ye, Muhammed’e ve s.) gitmiştim, kapıda kölesi vardı, kölesini dövüyordu, kölesine şunu diyordu’ vs. diye başlayan onlarca hadis vardır. Bir gün Hans’ın evine gitmiştim, eşiyle birlikte bira içiyorlardı, demek kadar doğal bir şeydir bu. Şimdi bütün bunlardan sonra kalkıp hala ‘Kur’an aslında köleliği yasaklamıştır’ derseniz, Hans’a gidip de ‘Alman hükumeti aslında bira içmeyi yasaklamıştır’ demek gibi olursunuz. Komik duruma düşersiniz.
İslam’da kölelik meşru mudur? Bugün ‘İslam’da boşanma meşru mudur?’ sorusunu nasıl tartışmıyorsak, 150 yıl önce Batı’da kölelik karşıtı siyasi hareketlenmeler başlayana (ve Batılı devletler Osmanlı’ya bu konuda baskı yapana) kadar İslam dünyasında bu soruyu da kimse tartışmıyordu. Tabi ki meşrudur, daha doğrusu meşru idi (daha daha doğrusu, halen meşru da biz değilmiş gibi yapıyoruz). Zaten bugün Araplar için hala meşru. Bu konuda bir tartışma bile yok. Laik Türk Devlet İslamcılığı (çok önemli: Türk İslamcıları değil, onlar da köleliğin meşru olduğunu çok iyi bilirler), modernist Müslümanlar ve Batı’da özgürlüğün tadını almış birkaç New Age Müslüman hariç bunu kimse iddia etmiyor bile.
Bu yazıda yer kalmadı. Gelecek yazıda İslam’da köleliğin meşru olması fikrine karşı getirilmiş İslamcı argümanları tartışacağım. O zamana kadar, bilimle kalın!
Özgürlüğün Gücü
Kölelik tarihseldir, geçmiş gitmiş, desek olmaz mı? Uzlaşamaz mıyız?
YanıtlaSilYazida da belirttigim gibi, Kuran kolelikle ilgili bir hukuk belirterek kolelik kurumunu mesrulastirmistir. Hakkinda hic konusmasaydi, tarihsel deme ihtimalimiz olabilirdi. Mesela sigara icin haramdir denebiliyor, cunku Kuran 'gunde 2 paketten fazla icmeyin!' dememis.
YanıtlaSilBir ara şöyle düşünmüştüm...
YanıtlaSilŞirk köle sahibi olmak musrikte köle sahibi olan kimsedir...
La ilahe illallah sözü aslında köleliğe karşı söylenmiş ..
Allah'tan baskasina kul köle olunamaz ve ondan başka hiç kimse köle sahibi olamaz ...
Olursa işte Allah'a şirk koşmuş olur...
Bu haykirisla başlamıştı İslam ...
Ama onu değiştirdiler...
Kolelik duzeninin destekçileri gerçek İslami boğarak gömdüler ...
Ama bunun böyle olduğunu kabul etmek kuran dahil İslam tarihi dahil herşeyin değiştirilmiş bize apayrı şekilde gelmiş olduğunu kabul etmek demek olduğunu görmek gerekir...
Bunu kabul edince de zaten geriye ne kalıyor murted kâfir sapik zındık deist ateist oluyorsun ...
Merhaba!Kulak gösterilmeye yanlış yerden başlanmış!...Ya da ,nokta atış yapıldığı sanınılan adres,yanlış!İki-üç cümle terkibi öğrenenin,tamlamaları bile öğrenmeden kitap tercüme etmesi gibi bir şey olmuş...Yanlışın neresini düzelteyim ,diyor ya,bir anlatımda baştan sona her şeyin kafadan atıldığını belirtmek için...
YanıtlaSil"Muhatabi asagilama ve stratejik muglaklik". Bana biryerden tanidik geliyor bunlar.
SilHa evet. Hatirladim. Gulen bu.
Kardeş ''Yanlışın neresini düzelteyim'' diyeceğine bir iki tanesini düzeltsen yeterdi.
YanıtlaSilOkuduğum en derli toplu, fikrini çok güzel yazılardan birisi.
Biz avam için güzel olan ama sizin ali zevkinizi tırmalayan bu tür yazıları affedin.
Biz himmete muhtaç garipleri, tenezzül edip yanlış fikirlerden kurtarın ve üslup harikası bir yazıyla aydınlatın lütfen, bekleriz efendim.
İslam'da savaşmak, kan dökmek de var birader! Kölelik insanın özgürlüğünü kaybetmesiyse, öldürülmek de canını kaybetmesidir. Hangisi daha olumsuz? Kavramları yerli yerine oturtalım.
YanıtlaSilKölelik açık hava hapishanesinde cezanı çekmek gibi bir şey. Çünkü kölelik esas itibariyle galip geldiğin bir topluluğa uyguladığın bir cezadır.
Birçok İslam devleti bunu tam olarak böyle uygulamamış, fethedilen yerlerdeki toplulukları kendi tebası saymıştır. Zaten milyonları köleleştirmek imkan ve akıl dışı birşey.
Ama mesela Osmanlı kendisiyle savaşmaya gelen Avrupalılardan esir ettiği bir kısmını köleleştirmiştir. Don Kişot yazarı ispanyol Cervantes bunlardan biridir. Kaçarak kurtulmuştur. Başka memleketlerden korsanlar marifetiyle getirilip satılanlar da olmuştur.
Bugün böyle bir şey olur mu, nasıl olur derseniz bu hamur çok su götürür.
Işidçilere gelince, bu haricilerin neyi düzgün ve İslam'a uygun ki bu uygulaması düzgün olsun!