Siyasi literatürde paternalizm, idari mekanizmada kararın, otorite kabul edilen kişi veya kişilerce alınmasını öngören yönetim sisteminin adıdır. Zaten ‘pater’, peder yani baba demektir.
Öyleyse paternalism, idarecilerin, bir toplumun veya milletin ihtiyaçlarını tıpkı bir babanın çocukları’nın ihtiyaçlarını karşılaması gibi davranmasıdır. Hatta hayatın şekillenmesinde dahi bir baba rolü gibi misyonunun olmasıdır. İşte bu yaklaşım bizde ‘devlet baba’ dediğimiz tabiri doğurmuştur.Devlet baba tabiri bizim sıklıkla duyduğumuz bir tanımlama olmasına rağmen “Devlet Ana” ifadesi Kemal Tahir’in aynı adlı romanı dışında siyasi literatürde rastladığımız bir kavram değildir. Maternalizm, siyasi/ idari bir tabir olarak kullanılmaz onun yerine ‘Nanny State’ yani ‘Dadı Devlet’ tabiri ilk defa 1965’te bir İngiliz parlementer tarafından sadece eleştirel amaçlı yani pejoratif bir maksatla kullanılmıştır.
Din dili, siyasi jargona, dini tasavvur ve yaklaşımlar ise siyasi algılara ve davranışlara etki eder. Yahudilikte “dini lider” anlamındaki Haham kelimesi, bilge adam anlamında erkil bir isim iken yine Hristiyanlıkta “Peder’ tabiri yine erkeklere nispet edilir.
Zaten malumdur ki Hristiyanlarca İsa’nın varisi olan Aziz Petrus’tan bu yana Papalık Hristiyanlığın en zirve makamıdır ve Papa kelime anlamı itibarıyla Baba demektir. Hatta Hristiyan algısında “Baba” aynı zamanda bizzat Tanrı’nın kendisidir.Bu hikmete binaen Papalık makamı Tanrı’nın gölgesi gibidir. Papa, Baba adına kararlar alır ve bu kararlar tıpkı İncil öğretileri gibi bağlayıcı bir özelliğe haizdir.
Buna rağmen İslamda lider anlamına gelen “İmam” tabiri ise anne anlamına gelen “umm” ile aynı kökten geldiğinden liderin cinsiyeti ne olursa olsun onun bir baba gibi değil anne gibi davranması ideal olandır ki hatta bu sebeple Kur’an, peygamberin gönderiliş gayesinin “ alemlere rahmet” olduğunu bildirir.
Merhamet ve şefkat babalardan ziyade annelerin en belirgin özelliğidir. Lider toplum demeye gelen ümmet ise yine anne anlamına gelen “umm” kökünden gelir. Öyleyse madem ki ideal olan anne gibi davranandır öyleyse ‘devlet ana’ tabiri bizim din refaranslarımıza daha münasip bir tanımlamadır. Devlet dahi anne gibi davranmalıdır.
Kur’an’da Neml suresinin 18. ayetinde Süleyman, liderlik dersini bir dışı karıncadan öğrenmiştir. Bir dışı karınca dahi karınca ailesine sahip çıkıyorsa ben de insanlık ailesine öyle sahip çıkmalıyım mesajı o ayetin dip akıntısıdır. Zira ideal lider anne gibi davranan kimsedir.
Kur’an, merkezden kayınca, vahyin kadına verdiği özgüven ve değer yerini örfün geleneksel algısına bırakmıştır. Böyle bir durum özne olması gereken kadını pasifize etmiştir. Düşünün ki “Kadının adı yok” diyeceğimiz Cezeretül Arabiye’de dahi Hatice Allah resulü’nin sadece eşi değil yol arkadaşıydı.
Bugün içinde yaşadığımız toplum, annesiz yani şefkatsız yetişen çocukların yaşadıkları sendromu yaşamaktadır adeta. Bir anne çocukları arasında kayrımcılık yapmaz. Onun sevgisi koşulsuzdur. Devlet dahi vatandaşlarını yavrusu gibi görürse hangi inanç sisteminden veya ideolojiden olursa olsun onları bir anne gibi bağrına başar.
Devlet, bilinçli ve şefkatli bir anne gibi davranırsa vatandaşların eğitiminden, sağlığına, beslenmesine ve hatta güvenliğine kadar her şeyiyle şefkatle ve sevgiyle ilgilenir. Sokak çocukları tabiri ortadan kalkar ve artık o çocuklar köprü altlarından devletin anne gibi şefkatli kollarında ve yuvalarında kendini bulurlar.
Devlet baba tabiri daha çok devletin bir baba gibi yavrularını koruması anlamında kullanılır lakin koruma güdüsü dahi annelerde babalardan daha güçlüdür. Bir anne tavuk, civciv lerine göz diken bir çakalın veya aslanın önüne fervasızca kendini atar ve onları canı pahasına korur. Bir devlet anne gibi davranırsa daha koruyucu, objektif ve şefkat dolu olacaktır.
Vatandaşların devlet algısı açısından da değerlendirecek olursak ‘devlet baba’ tabiri’nin yerine ‘devlet ana’ tabiri vatandaşlar açısından da devlet kurumunu daha çok sahiplenmeyi ve sevmeyi teşvik edecektir. Ayrıca anne- evlat iletişimi baba ile olan iletişimden daha güçlü olacağından devlet- vatandaş ilişkisini güçlendirecektir.
Hatırlar mısınız bilmem ! Ekim 2011 de Kaddafi, linç edilirken ağzından bir söz çıkmıştı. Diyordu ki “ Yanlış yapıyorsunuz ben sizin babanızım sizler benim evlatlarımsınız” Kaddafi, hakikaten Libya’ya ekonomik ve sosyal alandaki reformlarıyla katkıda bulunmuş yani otoriter bir baba gibi davranmıştı. Lakin kanımca onda eksik olan bir liderde olması gereken şefkat ve merhametti. Kaddafi, sevgisiz ilgi gösteren despot bir baba gibi olmak yerine halkını bir anne gibi koşulsuzca bağrına basan şefkatli bir yönetici olsaydı o isyan halk nezdinde kanımca bu denli makes bulmazdı.
Bugün milli tasavvurumuzda dahi ‘vatan’ kavramı ‘devlet’ kavramından daha masumdur. Bunun başka sebepleri de olmakla birlikte kanımca ‘vatan’ kavramının annelik sıfatıyla birlikte kullanılıyor olmasının da etkili olduğunu düşünüyorum.Onun için anavatan deriz ama baba vatan demiyoruz.
Devlet anne gibi olunca devlet ricali de anne gibi davranmaya başlıyacaktır. Zira anneler fedakar olurlar. Hatta kendileri yemez yavrularına yedirirler. Uykularını yavruları için bölerler. Devlet anne gibi olunca mecliste uyuyan parlementerler yerine yatağında dahi vicdanı muhasebenin etkisiyle uyuyamayan vekiller, yemeyen ama yediren fedakar ruhlu temsilciler siyasi hayatın içinde aktif ve etkin olacaklardır.
Bu yazdıklarım babalık vasfını önemsemek olarak anlaşılmamalıdır. Bilakis babalar dahi anneler gibi şefkatli ve merhametli oldukları zaman çocuklarıyla daha iyi iletişim içinde olurlar. En iyi baba hem annelik hem babalık yapabilendir. Lakin şu bir gerçek ki, annelik idare etmede babalıktan daha üstün bir potansiyele sahiptir. Bu nedenle imam cinsiyeti ne olursa olsun yönettiği toplumu anne gibi yönetendir.
Unutmamak gerekir ki, kavramlar algılarımızı şekillendirir. Kavramlarla şekillenen algılar ise duygularımızı ve duygularımız davranışlarımızı ve davranışlarımız hayatın bizzat kendisini. Kirlenen siyasi hayatın yegane çaresiyse tasavvurlardaki siyasi kavramları kendi kültürel bünyemize daha münasip olarak yeniden tahlil etmektir.
Bilgin Erdoğan