Yakın zamanda Türkiye'de ki bir haber ajansı, Münferit Fikir Platformu (MFP) kurucusu İsa Hafalır’a cevaplaması talebiyle sorular sordu ve İsa Hafalır bu soruların cevaplarını Yayın ve Yönetim Kurulu (YYK) adına ve onlarla müşterek olarak yazılı olarak cevapladı. Ancak, ilgili haber ajansının editöryel yöneticileri, bu yazılı röportajı yayınlamama kararı aldı. - Öncelikle sizinle başlayalım, siz kimsiniz, yapıyla bağınız nedir, ne zaman ve niçin ayrılma kararı aldınız?
Ben İsa Hafalır. Avusturalya’da University of Technology Sydney isimli bir üniversitede Ekonomi profesörüyüm. Samanyolu Fen Lisesi mezunuyum ve bu sırada matematik olimpiyatlarına hazırlandım. Türkiye ve Dünya Matematik Olimpiyatlarında madalyalarım var. Bilkent’te Endüstri Mühendisliği lisansı, Caltech’de Sosyal Bilimler yüksek lisansı, Penn State’de Ekonomi doktorası yaptım. Gülen cemaati yapılanmasıyla cemaat okullarında olimpiyat çalıştırıcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak, diyalog kulüplerinde görev alarak, ve sohbetlerine giderek bir bağım oldu. İlk defa Gülen’in yanlışlığını açıkça görüp onu eleştirmeye başlamam ikinci mualenesi (veya bedduası) ile oldu. Yapı ile alakamı tamamen kesmem (yani sohbetlerine gitmeyi ve okul yönetim kurulu üyeliğini bırakmam) 15 Temmuz’un hemen arkasından oldu. Zaten çok şey birikmişti, 15 Temmuz bardağı taşıran son damla oldu kendi adıma.
2001 yılından beri yurt dışında yaşıyorum (16 sene Amerika’da, son 2 senedir Avusturalya’da). Münferit Fikir Platformu’nun (MFP)’nin kurucusuyum. Bu cevapları MFP Yayın ve Yönetim Kurulu (YYK) adına veriyorum. MFP’nin YYK’sında benim haricimde 4 kişi daha var. Bunlardan ikisi Enes Gökçe ve Murat Er. Diğer iki arkadaşımız isimlerini gizli tutmayı tercih ediyorlar.
YYK üyelerimizin tamamı ve yazarlarımızın ekserisi zamanında Gülen cemaati veya ana akım medyada FETÖ tabiri ile ifade edilen yapılanma ile bağlantılı olmuş kişiler. Yazarlarımızdan hala yapı ile bağlantılı olan veya yapıya sempati duyan sayısı çok azdır veya yoktur. YYK üyelerinin ve yazarlardan yapıdan ayrılmış olanların hepsinin değişik ayrılma kararları olmuştur. Bunların hepsini bilemiyorum, bilsem bile yer kısıtından dolayı burada detaylandırmam mümkün olmaz. Görebildiğim kadarıyla yazarlarımızın ekseriyeti 15 Temmuz'dan önce veya sonra yaptıkları sorgulamalar ile ya da öğrendikleri (ve daha önce bilseler hiç bu yapıya girmeyecekleri) gerçeklerden dolayı yapıdan ayrılmış durumdalar.
Şunu vurgulamak isterim, MFP yazarlarının dünya görüşü için bir şey söyleyemem. Onlar adına konuşamam. Görüşleri ne olursa olsun isteyen herkesin (medeni şekilde ifade edebildikleri) yazıları MFP’de yayınlanabilir.
- Münferit Fikir Platformu nedir, nasıl oluştu, amacı nedir?
Münferit Fikir Platformu (MFP) veya eski adıyla “Münferit Müslümanlar” Temmuz 2018’de kuruldu. Kuruluşu Twitter üzerinden takipleşen ve benzer konuları önemseyen insanların iletişimi sırasında spontane ortaya çıkan bir fikir üzerine gerçekleşti. MFP herkesin düşüncesini özgürce ifade ettiği ve edebileceği bir platform. MFP “grupların ve cemaatlerin fikirlerinden ziyade; ferdi, bireysel, münferit olan fikir ve görüşlerin sesi olmak isteyen” ve “yazarların değişik konularda, ama özellikle din ve cemaatler konusunda fikirlerini özgürce dile getirebildikleri” bir platform. MFP olarak her türlü konuya açığız, ve yayınladığımız değişik konularda (mesela ahlak, eğitim, klasik islam, din, politik partiler eleştirileri gibi) konularda yazılar var. Ama genelde gelen ve yayınlanan yazılar cemaatler ve özellikle Gülen cemaatine dair. Bugüne kadar 50 civarında yazardan 200’den fazla yazı yayınladık. Twitter’da @munferitfikir hesabımızın 2700’e yakın takipçisi var, bizi twitter’dan değil de direk blog adresimiz olan www.munferit.net ’den takip eden hatırı sayılır büyüklükte okuyucumuz da var.
MFP’nin amacı aslında Gülen cemaati yapılanmasını eleştirmekten çok daha büyük. Bizce tartışılması gereken “cemaatler, dinler, bilim, modernite, kadın ve azınlık hakları, islam, beraberlik, münferitlik” gibi çok önemli konular var. Daha külli, teorik, soyut yazılar şimdiyi ve yakın geçmişi analiz eden yazılardan daha önemli diye düşünüyoruz ve yavaş yavaş bu tip yazıların sayısı da artıyor.
MFP’nin amacı Gülen’i araştırmaktan daha büyük çünkü Gülen bir sorun; insanlara çözüm sunmak gerekir, ve biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Gülen cemaatine dair yazarlarımızın çoğu bu yapının hiyerarşisi (yani karar alıcıları) ve tabanı arasında ayrım yapıyorlar. Karar alıcıları eleştirmekten hiç çekinmezlerken tabanın iyi niyetlerle bu yapıya girmiş olduklarını ve çok büyük bir yüzdesi itibariyle suçsuz olduğunu düşünüyorlar. Zaten YYK üyemizden Enes Gökçe’nin kendisi de bir KHK’lı. Dolayısıyla yapılanmaya dair amacımızı bizce doğru olan bu durumu (hiyerarşinin büyük oranda suçluluğu ve tabanın büyük oranda masumluğu) ifade etmek ve hem Türkiye halkına, hem de Türkiye yöneticilerine sesimizi duyurmak olarak belirtebiliriz.
- Münferit Fikir Platformunda kumpas itiraflarından Gülen’i doğrudan hedef alan değerlendirmelere kadar çok fazla yazı var, bu yazılardaki genel tabloyu nasıl özetlersiniz, niçin yazma gereği duyuyorlar?
Bu tip yazılardaki genel tablo şu: “Biz bir yalana inandırılmış ve inanmışız. Eğitim, yardım, sevgi, dindarlık diye gördüğümüz bu yapının çok karanlık tarafları varmış. Pratikte de teorik de çok yanlışları varmış. Biz bunları ne yazık ki çok geç fark ettik ama şimdi haykırıyoruz.” Niçin yazma gereği duyuyorlar? Çünkü yazmak zorunda hissediyorlar, vicdanlarını dinliyorlar, yazdıkça rahatlıyorlar, seslerini duyurmak istiyorlar. Özellikle yurtdışındaki yeni neslin kendilerinin geçtiği o yollardan geçip kandırılmalarını istemiyorlar. Ayrıca masumlar ile suçlular arasına kalın bir çizgi çekerek, toptan yargılamaların önüne geçmek istiyorlar.
- Platform olarak FETÖ konusundaki tutumunuz ve bakış açınız tam olarak nedir, örgütü niçin eleştiriyorsunuz?
Dikkat ederseniz FETÖ tabirini kullanmadım şimdiye kadar. YYK olarak (Hanefi Avcı’nın güzelce ifade ettiği doğrultuda) Gülen cemaatinin merkezinde (Gülen başta olmak üzere) bir “organize suç örgütü” olduğunu düşünüyoruz ve kabul ediyoruz. Darbeye karışıp insanların ölümüne sebep verdikleri için bu suç örgütüne “terör örgütü” demek uygun diye düşünenler olabilir, ama biz YYK olarak tüm cemaat üyelerine birden FETÖ demeyi tercih etmiyoruz. Bizim bu bahsettiğimiz Gülen cemaatinin devletteki (ve özellikle en hassas yerler olan Askeriye, Emniyet, İstihbarat, Adliye ve Bürokrasi’deki) kadrolaşmalarını yapanlara bakışımız ortada. Onlardan hesap sorulmasını tüm Türkiye halkı gibi biz de istiyoruz. Hatta onların suçlarına dair yazarlarımız çekinmeden detaylar veriyorlar, tecrübelerini ve gözlemlerini paylaşıyorlar. Ama Gülen cemaati tabanının, öğretmenken, akademisyenken, esnafken, öğrenciyken, memurken, ev hanımıyken vs. cemaat sohbetlerine gitti diye, bankaya para yatırdı diye, bir mesaj uygulaması yükledi diye suçlu görülmesini ve cezalandırılmasını doğru bulmuyoruz. YYK olarak zamanında Sayın Cumhurbaşkanının “tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet” şeklinde özetlediği görüşe yakınız. Suç işleyen ve işlemeyen ayrımı yapıyoruz. Eleştirimiz masum olan tabana değil, kadrolaşma, adam kayırma veya bezdiri (mobbing), usulsüzlük, görevini kötüye kullanma gibi suçları işleyenlere ve bunları bilen ve planlayan tavana. Devletimizin maalesef FETÖ tanımı içerisine çok sayıdaki masumu doldurup, bu insanları çok zor durumda bıraktığını düşünüyoruz.
- FETÖ’nün size bakışı nasıl, ne tür tepkiler alıyorsunuz?
Cemaat yönetici ve hiyerarşisinden çok negatif tepkiler alıyoruz. Proje diyenler, ajan diyenler, münafık diyenler, fitneci diyenler, imanınız zayıf olduğu için imtihanda döküldünüz diyenler, her şey ortaya çıkınca kafanızı taşlara vurup Gülen'den özür dileyeceksiniz diyenler var. Cemaat mensuplarından bazıları negatif bazıları pozitif tepkiler veriyor. Bizi ilgi ve umutla takip eden insan sayısı az değil. Okunma sayımız zamanla yükseliyor.
Cemaat hiyerarşisinin işine gelen bizleri görmezden gelmek. Çünkü bize verebilecekleri bir cevap yok. Doğruları yazıyoruz. Cemaat tabanından zaten sorgulamaya başlamış olanları etkileyebildiğimizi düşünüyoruz. Hala cemaat üyesi olan insanların en büyük problemi Gülen kutsalını yıkamamaları. Bizi duysalar bile hiç ne diyoruz anlamadan Gülen’e iyi bakmıyoruz diye bizden nefret eden (çoğu yurt dışında yaşayan) küçümsenmeyecek büyüklükte bir kısım var.
- Son süreçte, özellikle darbe girişiminde örgütü nerede görüyorsunuz, sizce Gülen’in darbe girişimindeki rolü nedir?
YYK olarak Gülen’in ve askeri hususi hizmetlerinin darbeye karıştıkları konusunda şüphemiz yok. Elimizdeki az miktardaki bilgilerden (mesela Adil Öksüz ve Kemal Batmaz’ın darbe öncesi Amerika ziyareti) Gülen’in izni veya emri olmadan gizli cemaat mensubu olan askerlerin darbeye iştirakının mümkün olmadığını açıkça görebiliyoruz. Dolayısıyla yapılanmanın hususi hizmet kısmının darbe teşebbüsündeki ana aktörlerden birisi olduğu aşikar. 15 Temmuz konusunda hala aydınlanamayan bir çok detay var ne yazık ki, keşke her şey daha açık ortada olabilseydi ve biz de daha fazla bilgiye sahip olabilseydik.
- Siz ayrı bir ekip olarak ortaya çıktınız ancak hala örgüte şüpheyle bakmalarına rağmen içinde kalmayı tercih edenler ya da hiçbir eleştiri getirmeyenler var, bu kişilere mesajınız nedir?
Bu kişilere mesajımız artık kendilerine ve başkalarına doğruyu söylemeleri; Gülen, abiler ve “hizmet” kutsallarını terk etmeleri gerektiği. Bu artık kol kırılır yen içinde kalır durumu değildir. Artık yapılanma Türkiye için bitmiştir, hatalarını anlayıp kendilerini yeniden yapılandırmadıkları sürece dünyada da bitecektir. Bu yapılanma, bir eğitim hareketinden gizli ajandaları olan bir kült yapılanmasına dönüşmüştür (ve böyle olmasının sebebi en baştan Gülen tarafından yanlış tasarlanmasıdır), bu kişiler yapılanma zincirinde kalarak yapılan tüm yanlışların ortakları olmaktadırlar. Kendilerini güçlü ve münferit olmaya davet ediyoruz.
- Örgütte bir çözülme olduğunu görüyor musunuz, varsa sizce bunun sebebi nedir?
Bir çözülme var, ama özellikle yurt dışında bu çözülme hala büyük boyutlarda değil gördüğümüz kadarıyla. Belki alttan gelen ve sosyal medyada görülmeyen, dolayısıyla bizim fark edemediğimiz büyük çözülmeler de pişiyor olabilir, orasını bilemiyoruz. Bir kısım insanlar hala “tamir edebiliriz” düşüncesinde çok ufak eleştiriler ile geçiştirmeye çalışıyorlar. Aslında çok daha büyük miktarlarda çözülme mümkündü (hala da mümkün), bunun önündeki en büyük engel de ne yazık ki tabana yapılan haksızlıklar. Bu haksızlıklar en çok cemaat hiyerarşisine yarıyor, bu sayede hala cemaatlerini ayakta tutabiliyorlar.
- Örgütün talimatı ile Bylock kuran ya da Bank Asya’ya para yatıran kişiler yargılanıyor ancak Gülen dahil lider kadrosu kaçak durumda. Buna karşı bir tepki var mı?
Bu duruma YYK olarak ve MFP yazarların ekserisi olarak biz tepki gösteriyoruz. Hala Gülen cemaati ve sempatizanı olan kişiler ise çoğu itibariyle “birkaç çürük elma” dışında lider kadrosunun (ve özellikle Gülen’in) suçsuz olduğuna inanıyorlar ne yazık ki. O yüzden o kişilerin tepkisi sadece tabanın yargılanma şekline. Sadece ona konsantre oldukları için cemaatin liderlerinin hatalarını çok iyi göremiyorlar (henüz). Yine de en azından şunu görebiliyoruz. Tabanın büyük çoğunluğunda Bylock programının gerekliliği ve kararını kimin aldığı; banka, sendika gibi kararları kimin aldığı sorgulanıyor. Tabanın azımsanmayacak bir kısmı piyon olarak kullanıldıklarını düşünüyorlar bu konuda.
- Sizce örgüt artık kendini feshetmeli mi, FETÖ’nün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Şu an örgütün varlığını devam ettirmesi belki de en çok kendi tabanlarına zararlı. YYK olarak cemaatin kesinlikle kendini feshetmesi gerektiğini düşünüyoruz. Üstte belirttiğim gibi cemaatin bir geleceği olmadığını, bu haliyle yıkılmaya mahkum olduğunu düşünüyoruz. Bu haliyle yapabilecekleri en fazla şey yurt dışında gettolar olarak belli bir süre yaşamaya devam etmek. Bu süreç geçerse ve Gülen ve abilerini terk edebilirlerse belki yeni bir oluşum olabilir, insanlar kendilerine yeni bir hayat kurabilirler. Bu en güzel ihtimal.
- Elebaşı Gülen’le ilgili genel değerlendirmeniz, sizi ne gibi sözleri ya da eylemleri rahatsız ediyor?
Gülen ile değerlendirmelerimiz çok negatif. Kendisini böyle yanlış bir tasarım yaptığı için (yani bir tarafı itibariyle devleti ele geçirmeye yönelik bir yapı tasarlayarak, dini bir cemaatin gücünü devlet yönetimden pay almak için kullanarak, dini bir cemaati istihbarat teşkilatına benzer örgütleyerek) hem kendi cemaat mensuplarının durumunda, hem de Türkiye’nin bu hale gelmesinde ana suçlu olarak görüyoruz. Psikolojik durumu konusunda da şüphelerimiz var. Psikolojisinin bozuk olması elbette ki Gülen’i masum yapmaz. Yaptıklarının hesabını vermelidir. Gülen’in bizi en rahatsız eden tutumu hala aynı hikayeleri anlatarak hiçbir sorumluluk altına girmemesi.
- Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Evet var. Devletimize seslenmek istiyoruz. O suç örgütünü bitirmek istiyorsanız lütfen tabana yapılan haksızlıklara son verin. Kaldı ki haksızlıkları gidermek, adaleti tesis etmek, devletin bir sorumluluğudur. Lütfen KHK mağdurlarını ve FETÖ/PDY davalarındaki tabandan olan mağdurları artık dinleyin, anlamaya çalışın; mağduriyetlere son verin. Onlar devlet yöneticilerinden daha fazla kandırılmış durumdalar, ama tepelerine çöküldüğü için neye uğradıklarını şaşırdılar, çok ama çok zor durumdalar. Onlara fırsat verin; sadece cemaat yöneticilerine ve yanlışları bizzat yapmış olanlara hesap sorun. 15 Temmuz sonrası süreç çok yanlış gitti ve çok uzun sürdü kanaatimizce. Artık geçmiş yaraları kapatmanın vakti. Bu ülke hepimizin.
Cemaat tabanındaki insanların büyük kısmı, köylü veya orta direk anne-babaların küçük yaşlarda ahlaklı ve iyi insan olmaları için cemaatlere teslim ettiği çocuklarıdır. Tevil ve tedbirle eğitilmiş, şefkat tokadıyla korkutulmuş ve “altın nesil” iddiası ile motive edilmiş bu gençlerin iyi niyetleri kötü niyetli insanlar tarafından suistimal edildi. Bunun bedeli çok ağır şekilde ödendi. Zaman artık barışmak, diyalog kurmak ve yaralarımızı beraber sarmak zamanıdır. Umarız bu söyleşi bu diyalog zeminin açılması adına bir adım olur.
Çok teşekkür ederiz bize kendimizi anlatma imkanını sağladığınız için.
-MFP YYK'sı adına, İsa Hafalır
