Kalpten Damlalar

Ben Ramazan ayında pide almak için başı fırına doğru giden bir kuyruğa girdim. Fırının içini hiç görmedim. Ama fırının vitrininde çeşit çeşit ekmekler ve pideler vardı. Ben de buna inandım kuyruğa dahil oldum. Meğer pideci özel müşterilerine el altından uyuşturucu gibi illegal mallar satıyormuş. Bunu ben nasıl bilebilirim? Ben bu fırının vitrinindeki buram buram kokan ekmeklerine aldandım. Buna nasıl inanmazsınız? 

Hayatında hiçbir illegal işe bulaşmamış, 

30 yıllık memuriyetinde devletini bir kuruş zarara uğratmamış, 

Mesaiden çalacağı her saniyenin milletin cebinden çalmak olduğu ve en büyük kul hakkının 80 milyonun hakkı olan devlet malı olduğu bilinciyle hareket etmiş, 

Başkasının hakkına girmemek için hep kendinden vermiş, 

Yalan söylememiş, 

Hırsızlık ve arsızlık yapmamış, 

Başkasının namusuna yan gözle bakmamış, mutluluğu ailesinde bulmuş, 

Bir menfaat beklentisine girmemiş ve bir menfaat elde etmemiş, 

Aksine bir boynu bükük gördü mü elindekini vermiş birisinin, bilerek ve isteyerek, illegal faaliyeti olan bu fırından uyuşturucu veya silah almak için kuyruğa girdiğini söylemek hangi vicdana sığar? 

Fırının basılıp el altından ne sattığı tespit edilmesinden sonra konuşmak kolay tabii ki… 

Ama daha ekmek kuyruğundayken devletin bilmesi, vatandaşını vitrini başka içi başka yapılardan korumak için fırını kapatması ve kuyruktakileri koruması gerekirken devlet tam tersine fırının ekmeklerinin ne kadar güzel olduğunu anlatarak fırının reklamını yapmıştır. 

Sonra, içeride neler yapıldığını ayrıntılı olarak bildiği halde vatandaşına tuzak kurarak fırını açık tutup fırının içerisini hiç görmediği halde fırında ancak ekmek üretilir düşüncesiyle ve ekmek almak için kuyruğa giren ile gerçekten buradan uyuşturucu gibi illegal mallar alanı aynı kefeye koymuş ve aynı suçla yargılama başlamıştır. 

Teşbihte hata olduysa affola. Hukuktaki iyi niyet kuralını ve terör örgütü üyeliği iddiası için kişinin bir şekilde temasta olduğu yapının terör örgütü olduğunu bilmesi ve suç işleme amacı taşıması gerektiği temel kuralını daha net anlatabilmek için böyle bir örnek verdim. 

Ve buradan hareketle, ne satıldığını kesin olarak bilmediğim hiçbir kuyruğa takılmamak gerektiğini, kuyruktakilerin beklentileriyle satıcının satmak istediğinin genellikle örtüşmediğini çok acı tecrübe etmiş oldum. 

Herkesi kendim gibi sandım… 

Aldandım… 

Ama asla bir kişinin burnunun kanamasını, haksızlığa uğramasını, hakkının yenmesini, hele hele magandalığı tasvip etmedim. 

Çocukluğunu Adnan Menderes’e yapılanların öyküleriyle geçirmiş, darbelerden derbeder olmuş bir Anadolu çocuğu olarak hiçbir darbeyi tasvip etmedim, şiddetle karşı çıktım ve hiçbir illegaliteyi desteklemedim. 

Bunun için 15 Temmuz’da oğullarımla meydanlardaydık ama 28 Temmuz’da kapı dışındaydım. 

Bu dönemde tuzu kuru olanlara, devletin makbul vatandaşı olanlara, atıldığım kurumdaki her türlü fırıldaklığı yaptığı halde hala çalışmaya devam eden devletimim makbul kullarına bakıyorum, bir de kendime bakıyorum, söyleyecek söz bulamıyorum. Lütfen anlayın. Yoksa insanlıktan ümidimi kesmek üzereyim. 

Erdi Uysal

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski