Hz. İbrahim Suça Neden Ortak Oldu?

Bu yazıda Haham Danya Ruttenberg’in "İbrahim Suça Neden Ortak Oldu?” adlı yazısının çevirisini verip, bu konu üzerinde tartışacağım. Bu yazıyı bir nevi geyik yapmak gibi değerlendirebilirsiniz. Ciddi bir iddiası olmayan, zihin egzersizi bir yazı. 


Haham Danya Ruttenberg hanımefendi, yedi adet kitabın yazarı olup, şu anda Avodah'taki Haham ikamet evinde hizmet vermektedir. İlgilenenler için yazının orijinal linki buradadır. Twitter linki de buradadır

Yazıya başlamadan önce, geçen birkaç terim konusunda açıklama yapmak isterim: 

• Yazıda göreceğiniz İshak'ın Kurban Edilişi (binding of the Isaac) olarak anlatılan hikâye İslam literatüründe Hz. İsmail'in kurban edilmesi olarak geçer. 
• Eski Ahit (Old testiment) diye geçen metinler Tevrat'tır. 
• Yazıda bahsedilen ayetler Tevrat ve İncil'e aittir, hiçbirisi Kuran’a ait değildir . 
• Çeviri ve yayınlama için yazar Ruttenberg’den izin aldım. 

İbrahim Neden Zulme Neden Ortak Oldu? 

Sara İbrahim'e, “Bu cariyeyle oğlunu kov” dedi, “Bu cariyenin oğlu benim oğlum İshak'ın mirasına ortak olmasın.” (Yaratılış, 21:10) 

Hacer, anlamsızca köleleştirilmiş bir kadındır ve adı tam anlamıyla "yabancı" anlamına gelir. Sara onlara, hakları olan konumu vermek yerine savunmasız bir kadının ve çocuğun yaşamını tehlikeye atmayı tercih eder. İbrahim tereddüt eder. Ama Tanrı onu dinlemesini söyler. Hacer ve İsmail merhametsiz çöle gönderilir. Burada adalet yok. İbrahim sessiz ve itaatkârdır. Birkaç ayet önce bahsedilen Tanrı’yla cesurca karşı karşıya gelen ve savunmasızlar için şefkat isteyen adam nerede? Ve Yaratılış 22'de Tanrı, İbrahim'e İshak'ı sunağa bağlamasını ve boğazını kesmesini emreder. Ve İbrahim yine dümdüz talimatları izlemeye hazırdır. Sodom halkı için merhamet dileme şansını kullanmış olan İbrahim, halk için savaşan bir peygamberdir. Kendi çocukları için de basitçe adalet talep etme şansı vardı. Ve İbrahim sessizdi, hareketsizdi. Suça ortaktı... Sanırım bunun kaynağı, bence İbrahim'in kendi babası Taruh'a dayanır. Eski Ahit’in Arami dilindeki metinleri bize genç İbrahim'in bir gün babasının yaptığı putları parçaladığını söylüyor (Yaratılış Rabbah 38:11). Öfkeli Taruh, onu politik olarak güçlü Nemrut'a götürdü ve iki adam, İbrahim'i canlı bir şekilde yakılmak için ateşli bir fırına attı- sadece ilahi müdahale yoluyla hayatta kaldı. Bu, İbrahim'in öğrendiği, çocukların korunmadığı istismarcı ebeveynlik modeliydi. Adalet onlar için geçerli değildir. İbrahim Vaat Edilen Topraklar’a yola çıksa bile, kendisini çocukken öğrendiği kalıplardan çıkaramadı. Sevgi ya da şefkat içeren bir baba modeline sahip değildi. Bu yüzden kendi oğullarına merhametsizce davranması istendiğinde, işlerin farklı bir yoldan da halledilebileceğini kavrayamadı. Bize düşen, yangına atılsak bile yöntemlerimizde mümkün olduğu kadar şeffaf olmaya çalışmak ve yangından çıksak bile sandığımız kadar yarasız atlatamamış olabileceğimizi kabul etmektir. Nerede yandığımızı bilmek, ileriye doğru gittikçe dikkatli olmamıza yardımcı olur. Istırap çekmekten ziyade, iyileşmeye çalışmak, kuşaklar arasındaki mesafeyi kısaltır. 

----------------------------------------------------------------------------------------------- 
  • Yazının bağlamını daha iyi anlamak için, Ruttenberg’in Twitter paylaşımlarından değerlendirmeler paylaşmak istiyorum:
  • Hepiniz bu metin ile eğlendiğimi biliyorsunuz, değil mi? İhtimalleri değerlendiriyor, neresi uyumlu neresi uyumsuz olduğunu görmeye çalışıyorum. Ne bu benzetmeyi süper, düz anlamıyla alıyorum (tüm parçaların benim bakış açımla aynı hizada olması gerekmiyor) ne de kesin böyle olmuştur diye bakıyorum.
  • Sadece etrafı karıştırıyoruz, çok ciddiye almayın.
  • İbrahim kazanma ihtimali olmayan durumdaydı. Ondan kurtulmak için sistemin açığını bulduğuna inanmıyorum. İshak'ın yok edilişini seçti.
  • İshak içine kapanık birisiydi. Yaşadığı bu tecrübe çocukluk travmasına sebep olmuş olabilir.

Benim (Enes Gökçe) değerlendirmem: 

Hz. İsmail'in kurban etmeyi, bir peygamberin yapacağına ve Allah'ın isteyeceğine inanmada şöyle bir problem görüyorum. Bir peygamber en uç noktada kendisini kurban edebilir, mesela kolunu kesebilir belki, ama bir başkasını kurban etmez. Bir masumu kurban etmeyi ilahi mesajların geneli ile tutarsız buluyorum. Allah'ın da kulunu test etmek için bir masumun canını almasını istemesi, pek normal gelmiyor. Bu senaryoda Yaratıcı (komedyen Louise CK’in tabiriyle) güvensizlik problemi yaşayan bir kız arkadaş/erkek arkadaş gibi hareket ediyor. “Beni seviyorsan şunu yaparsın!” diyen manipülatif bir sevgili gibi davranıyor. Bu sebeplerden dolayı klasik anlatılardaki Hz. İsmail'in kurban edilmesi emrinde tutarsızlık olduğunu düşünüyorum. 

Prof. Mehmet Okuyan’ın Değerlendirmesi 

Prof. Mehmet Okuyan’ın bu konudaki değerlendirmesi, klasik anlatılardan çok daha farklı bir perspektif sunuyor. Okuyan’a göre Hz. İbrahim oğlunu kesmekle emrolunmadı, Kur’an’da da böyle bir emirden bahsedilmiyor. Tüm dinlerin temel öğretilerinden birisi masumları öldürmemektir. Maide 32’de bunu açıkça ifade eder: "Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." Madem öyle, “kurban ibadeti böyle başlamadı mı?” diyebilirsiniz. Kurban ibadetinin çıkışı da bu olay değil zaten, kurban ilk insan Hz. Adem’den beri var. Hz. İbrahim duasında “Ya Rabbim, bana salihlerden bir çocuk ihsan eyle” diyor. Duada kurban etmeye söz vermek falan yok. Çocuk olan Hz. İsmail “Baba emrolunduğun şeyi yap” diyor ama çocuk bu, öyle anlamış olabilir. Dinler tarihçilerine göre, çocuk kurban etme, o dönemlerde olan bir şeydi. Hz. İbrahim de bu psikoloji ile gördüğü rüyayı bu şekilde yorumladı muhtemelen. Bu gelenekten çocuğun da babanın da etkilendiği kanaatini taşıyor Prof. Okuyan. (Okuyan’ın bu konudaki videosunu merak edenler için link

Sonuç olarak, yukarıdaki tartışılan noktalara çok anlam yüklemeden, bu tarz kıssaların eleştirel gözle okunmasını, beyin jimnastiği olarak faydalı buluyorum. Ne Ruttenberg’in, ne benim, ne de Okuyan’ın hadiseyi okumasını doğru kabul etmeye gerek yok. “Binlerce yıl sonra gelmişsiniz. Bu hikayedeki garipliği şu ana kadar kimse görmemiş mi!” demeyin. Öyle olmadığını ben de biliyorum. Ne Allah'ın adaletsiz olduğuna ne de Hz. İbrahim’in büyük bir yanlış yapacağına bir Müslüman olarak ihtimal vermiyorum. Bunun yerine, “muhtemelen hikâyenin anlatılmayan kısımları var” demeyi veya “anlatılan kısımlarında bir tahrif olabilir” demeyi tercih ediyorum. Bunu dersek, dinden çıkmayız. Öte yandan kulaktan duyduğumuz anlatıları kelimesi kelimesine doğru kabul edersek, ortaya çelişkili karakterler çıkıyor. Bu çelişkileri görmek de önemli. 
Sizler de düşüncelerinizi paylaşırsanız, okuyup istifade etmek isterim. Birbirimizin fikirlerini kabul etmek zorunda degiliz. Dinleyip, gözardı etmekte serbestiz. Hep beraber beyin jimnastiği yapmış oluruz. 

Enes Gökçe
Twitter: @EnesGokce01

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski