Ahvalimiz başlıklı yazıma yapılan yorumları okuyunca bu yazıyı yazmak ihtiyaç oldu.
O yazıyı yazmakta amacım:
Ülkede mevcut kanunların insanların fikirlerini net ortaya koymaya engel olduğundan, sistemin insanları ayrıştırdığı, yeraltına ittiği, takiyeye sevk ettiğini vurgulamak, fikir özgürlüğü çerçevesinde herkesin kendi fikrini tüzüğünde net ortaya koyduğu partileri kurulabilmesinin, bunun önünün açılmasının gerekliliğiydi.
Birinci yazımı destekler, ikinci yazım "Ayartıcı Devlet" de mevcut durumun devletin birleştirici vasfını yok edip ayrıştırıcı uygulama getirdiğine vurgu yaptım.
Okuduğum yorumlardan tekrar anladım ki kişinin ne söylediğinden ziyade karşıdakilerinin ne anladığı.
Bazı yorumcular, yazılara kendi dünyalarında ki Sayın Erdoğan ve FG savaşı penceresinden bakıp yorum yapmış.
Bu guruba kısaca diyorum ki:
Allah'a kul olmanın gerçek özgürlük olduğunu anlamış bir Müslüman olarak, bir faniye mutlak (mutlak kelimesine dikkat) itaat etmeyi, onun layesul olduğunu kabul etmeyi bırakalı yıllar oldu.
Şahit olduğum olaylara Allah'ın emri gereği zahire bakarak adil şahitlik etme gayretindeyim.
Asıl ilgilendiğim diğer iki gurup yorumcuların fikri. Bunları önemsiyorum.
Bunlardan birincisi: İnancı, kimliği ne olursa olsun şiddete başvurmadan her fikrin açıkça ifade edilmesi olan, fikir özgürlüğünü savunanlar.
İkincisi: Müslüman olup, Peygamberimizden günümüze mevcut uygulamalara bakarak Allah'ın kanunları ile hükmetmenin günümüzde mümkün olmayacağını düşünenler.
İkinci gurubu bu şekilde düşünmeye onları, seküler düzenin kodlarımızı bozması, dini kullanarak şahsi menfaat, güç elde etme gayretinde olanların, kötü uygulamalarının sevk ettiğini düşünüyorum.
İkinci guruptakilere girizgah olarak diyorum ki; Allah kendisine şirk koşmamamızı emrediyor. Sosyal topluluklarda, işlerimizi istişare ile yapmamızı, işi ehline vermemizi, diğer insanlarla ilişkilerimizde; Adil şahitler olmamızı, zulüm yapmamamızı, kul hakkı yemememizi emrediyor.
Kur'an'ı günümüzde yorumlayarak hüküm vermeyi engelleyen, içtihat kapısının açık veya kapalı olma tartışması.
Ben içtihat kapısının hiç kapanmadığını, fıkhi hükümlerin zaman ve mekâna göre değişebileceğini savunanlardanım.
Dolayısı ile teklifim;
Önce fert fert zihinlerimizi yanış kotlamadan, kişilere mutlak itaatten, kişileri layesul görmekten, aklımızı başkasının cebine koymaktan, 'cı'lık, 'cu'luk tasnifleri yapmaktan vazgeçip kendimizi özgürleştirelim.
Sonra millete sunacakları kanunları, Kur'an ve Sünneti merkeze alarak yazacak, İlahiyatın dallarında, fen ilimlerinde, sosyoloji dalında ehil, yetkin ilim adamları ile bir ekibi kurulmasına, kurulan bu ekibin başkasının kılıcını sallamaması için tedbirler almaya gayret etmeliyiz.
İlk hareket verilip bu ekibi kurabilir ve onları idame ve iaşe için otoriteye muhtaç etmemeyi başarabilirsek, göreceksiniz işleri Allah kolaylayacak neticeye götürecektir.
Yazdıklarıma "Nafi hayal" diyenler elbet çıkacaktır.
Diyorum ki; Önce hayalle başlar, fikir olur makes bulur, uygulamaya geçer.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Nurettin YAVUZ
Ülkede mevcut kanunların insanların fikirlerini net ortaya koymaya engel olduğundan, sistemin insanları ayrıştırdığı, yeraltına ittiği, takiyeye sevk ettiğini vurgulamak, fikir özgürlüğü çerçevesinde herkesin kendi fikrini tüzüğünde net ortaya koyduğu partileri kurulabilmesinin, bunun önünün açılmasının gerekliliğiydi.
Birinci yazımı destekler, ikinci yazım "Ayartıcı Devlet" de mevcut durumun devletin birleştirici vasfını yok edip ayrıştırıcı uygulama getirdiğine vurgu yaptım.
Okuduğum yorumlardan tekrar anladım ki kişinin ne söylediğinden ziyade karşıdakilerinin ne anladığı.
Bazı yorumcular, yazılara kendi dünyalarında ki Sayın Erdoğan ve FG savaşı penceresinden bakıp yorum yapmış.
Bu guruba kısaca diyorum ki:
Allah'a kul olmanın gerçek özgürlük olduğunu anlamış bir Müslüman olarak, bir faniye mutlak (mutlak kelimesine dikkat) itaat etmeyi, onun layesul olduğunu kabul etmeyi bırakalı yıllar oldu.
Şahit olduğum olaylara Allah'ın emri gereği zahire bakarak adil şahitlik etme gayretindeyim.
Asıl ilgilendiğim diğer iki gurup yorumcuların fikri. Bunları önemsiyorum.
Bunlardan birincisi: İnancı, kimliği ne olursa olsun şiddete başvurmadan her fikrin açıkça ifade edilmesi olan, fikir özgürlüğünü savunanlar.
İkincisi: Müslüman olup, Peygamberimizden günümüze mevcut uygulamalara bakarak Allah'ın kanunları ile hükmetmenin günümüzde mümkün olmayacağını düşünenler.
İkinci gurubu bu şekilde düşünmeye onları, seküler düzenin kodlarımızı bozması, dini kullanarak şahsi menfaat, güç elde etme gayretinde olanların, kötü uygulamalarının sevk ettiğini düşünüyorum.
İkinci guruptakilere girizgah olarak diyorum ki; Allah kendisine şirk koşmamamızı emrediyor. Sosyal topluluklarda, işlerimizi istişare ile yapmamızı, işi ehline vermemizi, diğer insanlarla ilişkilerimizde; Adil şahitler olmamızı, zulüm yapmamamızı, kul hakkı yemememizi emrediyor.
Kur'an'ı günümüzde yorumlayarak hüküm vermeyi engelleyen, içtihat kapısının açık veya kapalı olma tartışması.
Ben içtihat kapısının hiç kapanmadığını, fıkhi hükümlerin zaman ve mekâna göre değişebileceğini savunanlardanım.
Dolayısı ile teklifim;
Önce fert fert zihinlerimizi yanış kotlamadan, kişilere mutlak itaatten, kişileri layesul görmekten, aklımızı başkasının cebine koymaktan, 'cı'lık, 'cu'luk tasnifleri yapmaktan vazgeçip kendimizi özgürleştirelim.
Sonra millete sunacakları kanunları, Kur'an ve Sünneti merkeze alarak yazacak, İlahiyatın dallarında, fen ilimlerinde, sosyoloji dalında ehil, yetkin ilim adamları ile bir ekibi kurulmasına, kurulan bu ekibin başkasının kılıcını sallamaması için tedbirler almaya gayret etmeliyiz.
İlk hareket verilip bu ekibi kurabilir ve onları idame ve iaşe için otoriteye muhtaç etmemeyi başarabilirsek, göreceksiniz işleri Allah kolaylayacak neticeye götürecektir.
Yazdıklarıma "Nafi hayal" diyenler elbet çıkacaktır.
Diyorum ki; Önce hayalle başlar, fikir olur makes bulur, uygulamaya geçer.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Nurettin YAVUZ
Twitter: @Nuretti85896577
Tags
Nurettin Yavuz