Bir önceki yazı da Aile’nin öğrenci evlerinden, liderinden ve faaliyetlerinden bahsetmiştim. Bu yazıda Aile’nin seçilmişlik inancından, hiçlik aşılamasından ve gizlilik metodundan bahsedeceğim.
Seçilmişlik
Biz Tanrı tarafından seçildik, bizler özel insanlarız düşüncesi The Family’in en karakteristik özelliklerinden biri. Bu fikir ideolojilerinin temelini oluşturuyor ve ayrıca bir yama vazifesi görerek ideolojilerinin ve eylemlerinin tüm boşlukları kapatıyor.
Kendilerine özgü bir İncil yorumlarının olduğunu belirtmiştim. Peki bu yorumun sadece kendilerini tarafından kabul edilmesini nasıl açıklıyorlar? Diğer insanlar için “Hristiyanlığı anlamıyorlar yanlış anlıyorlar, herkes İncil’in gerçeğini kaldıramaz” diyorlar. Peki kim kaldırabilir? Sadece “seçilmişler”. Yani onlar…
Zaten ortada farklı farklı din anlayışı varsa hangi din olursa olsun, tek doğru anlayan ya da en doğru anlayan biziz anlayışı da oluyor. Ama Aile kendini seçilmiş de ilan ediyor, yani en doğruyu biz biliyorsak bunun bir nedeni olmalı değil mi? Tanrı bizi özel kılmış ki onun kitabını en doğru şekilde biz yorumluyoruz diyorlar. Zaten ortada bir cemaatleşme varsa ya onları bir araya getiren bir iş olmalı ya da böyle seçilmişlik gibi fikirler tutkal vazifesi görmeli.

Bu noktada sadece Gülen cemaati değil, herkes en doğru şekilde İslam’ı anladığını düşünüyor. Ve bunun nedeni olarak da başlarındaki kişinin en zeki, müceddid, asrın alimi, Allah dostu olduğunu düşünüyorlar. Liderleri veli kul olur da onun cemaati olmaz mı? Lider seçilir de cemaati seçilmez mi?
Bir Komünist de aynı şekilde Marx’ı kutsal eleştirilemez görebilir. Onun kitaplarını okuduğunda dünyanın tüm meselelerini çözebileceğini düşünebilir. Zaten ideolojileri güçlü yapan da budur, tıpkı dolandırıcıların insanın hızlı para kazanma arzusunu gıdıklandığı gibi insanların hızlı “her şeye vakıf olma” arzusunu gıdıklarlar. Bu kitapları okuyunca her şeye vakıf olacaksın. Marx için bunu nasıl yapıyorlar hiçbir fikrim yok, ama dinde kalp gözünün açılması ile bunu vadediyorlar. O yüzden tarikat ve cemaat liderleri her konuda bir şey anlatıyor ve müritleri de can kulağıyla onların her konudaki fikrini dinliyor, not ediyor ve eleştirilemez doğru kabul ediyor.
Daha önce bir yazımda bahsetmiştim. Gökhan Bacık Harvard Üniversitesi’nde ekonomi doktorası yapan ve kılı kırk yararcasına aldığı eğitimin hakkını veren bir akademisyenin, şeyhinin/hocasının/parti başkanının ekonomi konularındaki fikirlerini hiç eleştirmeden adeta çocukça dinlediğinden bahsetmişti (Link).
Determinist bir dünyada bir tarikat liderinin vakti zaten siyasi parti lideri gibi insanlarla görüşmekle, network yapmakla ve Ceo’luk yapmakla geçiyor. Zekâları ve hafızaları bizim gibi bile diyemeyeceğim çoğununki vasat. Ne ara dünyanın tüm ilimlerine vakıf oluyorlar? Tabi bu vakıflık Üniversite gibi tarafsız kurumlarca onaylanmıyor, müritleri onaylıyor. Devemi kaybetsem Kuran’ı Kerim’i açar bulurum anlayışından kalp gözü olayına, Alimlik- Ariflik farkından Müceddidlik olayına kadar birçok parametresi olan özünde Seçilmişliği barından bir olgu. Çözülebilse zaten İslam dünyası 1000 yıldır bu kişilerle debelenmez.
Aile’nin seçilmişlik fikri bu noktalarda kalmıyor. Onlara göre insanlık tarihinde hep böyle seçilmiş insanlar vardı. Tanrı seçilmişleri yaratıyor, sadece onlarla muhatap oluyor ve onlarla bir şeyleri başarıyor. Bu açıdan Aile bir tık daha öteye gidiyor ve insanlık tarihinde insanları ikiye ayırıyor seçilmişler ve seçilmemişler... Biz seçilmişiz kim bize dahil olursa onlar da seçilmiştir mantığını bir tık öteye taşıyarak, her lider kişi de seçilmiştir onlara İsa’yı anlatmak gerekir diye düşünüyorlar. Yani Amerikan başkanı her türlü sizden olsa da olamasa da seçilmiş oluyor. Ve siz halkla uğraşmak yerine seçilmiş kişi olan Amerikan başkanına İsa’yı anlatmanız gerekiyor. Ama iyi bir insan olması onu asla seçilmiş yapmaz.
Bir gün öğrenci evinde sohbette İncil’deki Davud kıssasını konuşuyorlar. İncil’e göre Davud altındaki komutanın eşine aşık olur ve komutanı bilerek cepheye sürer ve ölmesini sağlar sonra da eşiyle evlenir. Şimdi diğer Hristiyanlar bu kıssayı nasıl tevil ediyorlar bilmiyorum. Davud onlara göre peygamber mi yoksa sadece kral mı onu da bilmiyorum. Ama bu durum tabi ki Aile’deki gençleri şok ediyor.
Ama Aile bu kıssadan kaçmak yerine özellikle bu kıssayı kendi İncillerine almışlar. Çünkü onlara göre Davud seçilmişti, o yüzden ne yaptığının önemi yok o affedilecek diyor. Evet Aile’nin çok sapık fikirleri var ama İncil de normal değil. Belgeselin bir sıkıntısı da bu, mesela bu kıssayı diğer Hristiyanlar nasıl yorumluyor da Aile sapıkça yorumlamış diyebiliyoruz.
Davut peygamberin bu kıssasının filmini de yapıyorlar. Bakın ateistler değil kendileri yapmış bu filmi ve peygamberi bu şekilde gösteriyorlar ve seçilmişlik mesajı veriyorlar. Bunların felsefesine göre güçlü güçsüzü yener, güçlü seçilmiştir, yenmesi de Tanrının muradıdır zaten.
Peki Aile Seçilmişiz diyor ama nasıl kanıtlayacak?
Seçilmişliklerine kanıt olarak siyaset ve ekonomideki başarılarını gösteriyorlar. Gerçekten Amerika’da da dünyada da çok etkililer. Gülen cemaatinin okulları bunların yanında hiçbir şey. Nasıl Gülen cemaati açılan okulları Allah’ın lütfu ve doğru yolda olduklarının, seçilmişliklerinin karşılığı olarak görüyor, aynı şekilde Aile de başarısını seçilmişliğinin ve doğruluğunun kanıtı olarak görüyor.
Aile’nin yaşlı üyesine nasıl Afrika’ya açıldınız diye sorulduğunda, Doug Coe benim için dua etti, birlikte her gün Afrika için dua ettik, sonra tesadüf Ugandalı biriyle tanıştım. Gittim işte Uganda devlet başkanıyla görüştüm sonra oraya bir hastane yaptık vs. Gülen cemaatinde Harun Tokak’ın kitaplarında bu okul süreçleri nasıl dua ve tesadüfe bağlanıyorsa, aynı şekilde Aile üyeleri de bu şekilde anlatıyor.
Bir Komünist de aynı şekilde Marx’ı kutsal eleştirilemez görebilir. Onun kitaplarını okuduğunda dünyanın tüm meselelerini çözebileceğini düşünebilir. Zaten ideolojileri güçlü yapan da budur, tıpkı dolandırıcıların insanın hızlı para kazanma arzusunu gıdıklandığı gibi insanların hızlı “her şeye vakıf olma” arzusunu gıdıklarlar. Bu kitapları okuyunca her şeye vakıf olacaksın. Marx için bunu nasıl yapıyorlar hiçbir fikrim yok, ama dinde kalp gözünün açılması ile bunu vadediyorlar. O yüzden tarikat ve cemaat liderleri her konuda bir şey anlatıyor ve müritleri de can kulağıyla onların her konudaki fikrini dinliyor, not ediyor ve eleştirilemez doğru kabul ediyor.
Daha önce bir yazımda bahsetmiştim. Gökhan Bacık Harvard Üniversitesi’nde ekonomi doktorası yapan ve kılı kırk yararcasına aldığı eğitimin hakkını veren bir akademisyenin, şeyhinin/hocasının/parti başkanının ekonomi konularındaki fikirlerini hiç eleştirmeden adeta çocukça dinlediğinden bahsetmişti (Link).
Determinist bir dünyada bir tarikat liderinin vakti zaten siyasi parti lideri gibi insanlarla görüşmekle, network yapmakla ve Ceo’luk yapmakla geçiyor. Zekâları ve hafızaları bizim gibi bile diyemeyeceğim çoğununki vasat. Ne ara dünyanın tüm ilimlerine vakıf oluyorlar? Tabi bu vakıflık Üniversite gibi tarafsız kurumlarca onaylanmıyor, müritleri onaylıyor. Devemi kaybetsem Kuran’ı Kerim’i açar bulurum anlayışından kalp gözü olayına, Alimlik- Ariflik farkından Müceddidlik olayına kadar birçok parametresi olan özünde Seçilmişliği barından bir olgu. Çözülebilse zaten İslam dünyası 1000 yıldır bu kişilerle debelenmez.
Aile’nin seçilmişlik fikri bu noktalarda kalmıyor. Onlara göre insanlık tarihinde hep böyle seçilmiş insanlar vardı. Tanrı seçilmişleri yaratıyor, sadece onlarla muhatap oluyor ve onlarla bir şeyleri başarıyor. Bu açıdan Aile bir tık daha öteye gidiyor ve insanlık tarihinde insanları ikiye ayırıyor seçilmişler ve seçilmemişler... Biz seçilmişiz kim bize dahil olursa onlar da seçilmiştir mantığını bir tık öteye taşıyarak, her lider kişi de seçilmiştir onlara İsa’yı anlatmak gerekir diye düşünüyorlar. Yani Amerikan başkanı her türlü sizden olsa da olamasa da seçilmiş oluyor. Ve siz halkla uğraşmak yerine seçilmiş kişi olan Amerikan başkanına İsa’yı anlatmanız gerekiyor. Ama iyi bir insan olması onu asla seçilmiş yapmaz.
Bir gün öğrenci evinde sohbette İncil’deki Davud kıssasını konuşuyorlar. İncil’e göre Davud altındaki komutanın eşine aşık olur ve komutanı bilerek cepheye sürer ve ölmesini sağlar sonra da eşiyle evlenir. Şimdi diğer Hristiyanlar bu kıssayı nasıl tevil ediyorlar bilmiyorum. Davud onlara göre peygamber mi yoksa sadece kral mı onu da bilmiyorum. Ama bu durum tabi ki Aile’deki gençleri şok ediyor.
Ama Aile bu kıssadan kaçmak yerine özellikle bu kıssayı kendi İncillerine almışlar. Çünkü onlara göre Davud seçilmişti, o yüzden ne yaptığının önemi yok o affedilecek diyor. Evet Aile’nin çok sapık fikirleri var ama İncil de normal değil. Belgeselin bir sıkıntısı da bu, mesela bu kıssayı diğer Hristiyanlar nasıl yorumluyor da Aile sapıkça yorumlamış diyebiliyoruz.
Davut peygamberin bu kıssasının filmini de yapıyorlar. Bakın ateistler değil kendileri yapmış bu filmi ve peygamberi bu şekilde gösteriyorlar ve seçilmişlik mesajı veriyorlar. Bunların felsefesine göre güçlü güçsüzü yener, güçlü seçilmiştir, yenmesi de Tanrının muradıdır zaten.
Peki Aile Seçilmişiz diyor ama nasıl kanıtlayacak?
Seçilmişliklerine kanıt olarak siyaset ve ekonomideki başarılarını gösteriyorlar. Gerçekten Amerika’da da dünyada da çok etkililer. Gülen cemaatinin okulları bunların yanında hiçbir şey. Nasıl Gülen cemaati açılan okulları Allah’ın lütfu ve doğru yolda olduklarının, seçilmişliklerinin karşılığı olarak görüyor, aynı şekilde Aile de başarısını seçilmişliğinin ve doğruluğunun kanıtı olarak görüyor.
Aile’nin yaşlı üyesine nasıl Afrika’ya açıldınız diye sorulduğunda, Doug Coe benim için dua etti, birlikte her gün Afrika için dua ettik, sonra tesadüf Ugandalı biriyle tanıştım. Gittim işte Uganda devlet başkanıyla görüştüm sonra oraya bir hastane yaptık vs. Gülen cemaatinde Harun Tokak’ın kitaplarında bu okul süreçleri nasıl dua ve tesadüfe bağlanıyorsa, aynı şekilde Aile üyeleri de bu şekilde anlatıyor.
Seçilmişlik ve mistizm katmak için olayları böyle anlatıyorsunuz diye haklı olarak eleştiriliyorlar. Bu yapı hem ekonomik olarak güçlü hem de ABD iç siyasetinde de çok güçlü. Öyle olunca bu yapıdan birilerinin Afrika’da devlet başkanı düzeyinde görüşme yapması çok basit bir şey. Ama bunu mucize gibi anlatıyorlar. Afrika’da birçok diktatör de var. Onlarla görüşmeleri eleştiriliyor, ama biz onlara İsa’yı anlattık diyorlar. Zaten bu görüşmeleri de anlatırken İsa’yı anlatma halis niyetiyle adım attığımız için tüm kapılar açılıyor, devlet başkanlarına İsa’yı anlattığımız da kalpleri yumuşuyor diye anlatıyor.
Tabi bunlara inanmayan kişiler rasyonel düşünerek, bunlar ABD devletindeki bürokratik gücünü ve iş adamı desteğini kullanarak Afrika devlet başkanlarıyla silah ve petrol ticareti yapıyorlar diyor. Ayrıca o devletlere para yardımında bulunuyorlar bu sayede de oralarda etkililer diye açıklıyorlar.
Liderleri Doug Coe Kaddafi ile görüşüyor. Ne diye görüştünüz diye sorulunca da dua ettik diyor. Amacınız neydi, niye gittiniz gibi sorular sorulmuyor. Gülen’in Papa ile görüşmesi gibi, çok güçlü yapılar oldukları için iki yapının da lideri istediği kişiyle görüşüyor, niye görüştünüz diye sorulunca biri İsa’yı anlattım öbürü İslam’ı anlattım diyor ve başka bir izah yok. Nasıl bu kadar güçlüsünüz, nasıl görüşebiliyorsunuz diye sorulunca da efendim Allah’ın lütfu, samimi niyet, ihlas, seçilmişlik vs.
Bu olaya rasyonel bakan gazeteci ise bunların zerre İsa ile ilgileri yok tamamen dünyalık güç ve para peşindeler öyle olunca bu görüşmeler de başka bir amaç olmalı diyor. Tabi Aile üyeleri de bu kişileri İsa’yı anlayamamak ile suçluyor.
Şeffaf olmayan, hesap vermeyen, kendi merkez ülkesinde yanlış işler yapan bir yapı Afrika’da tutup hastane açınca, onların diktatör devlet başkanlarıyla görüşünce niyeti sorgulanıyor.
Hiçlik
Aile evlerinde kalan gençler “hiç olmak için itaat etmeyi öğrenmek için” dua ediyorlar. Bu kısım önemli çünkü bireyselliği yıkıyor ve sen bir hiçsin kendini önemli görme. Ama ümitsizliğe de düşme, Aile var. O ise her şey. Birey ne kadar aşağılanırsa, Aile o kadar yüceltiliyor. Ayrıca itaat etmesi gerektiği çünkü zaten kendisinin bir hiç olduğu ne ilminin ne zekasının yeterli olmadığı söyleniyor.
Peki liderleri Doug Coe da bir hiç mi? Tabi ki değil o çok özel, zeki, her şeyi bilen Tanrının seçilmiş kulu. Hiç olan ve itaat etmesi gereken sensin. Aile üyeleri lideri Doug Coe’nun her duasının kabul olduğuna inanıyor.
Bu yazdıklarım çok saçma gelebilir ama Gülen cemaati de aynı şekilde koca koca Generalleri, Profesörleri idare etti. Küçüklüğünden beri onlara bir “hiç”sin denildi. Evet Allah’ın karşısında insan bir hiçtir. İslami literatürde nefis terbiyesi ile hiç olma vardır ama Allah’a karşı vardır. Bununla bireyselliği mahvettiler, nefsini cemaatin içinde yok et yani sen yoksun Cemaat var. Cemaatin bir planı ve amacı olabilir sen sadece figüran olursun. Cemaat yoksa senin de hayatının bir amacı kalmaz sen bir hiçsin.
“Cemaat din değildir” eleştirileri geldi son dönemde. Ne dini, cemaat aslında her şeydi, sadece din olarak görülse gene iyi. Sırf bu yüzden ben 2 sene kendime gelemedim, ben bir hiçim artık cemaatte kalmadı ben ne yapacağım? 2 sene sürdü toparlanmam. Hiçlikten kurtulup, hayır ben bu Gülen kadar bilgili ve zekiyim ben bu adamı eleştirebilirim. Bizi hiçleştirerek itaat etmemizi istedikleri kararları alanlar hayatlarında bir baltaya sap olamamış din dışında zerre malumatı olmayan ilahiyatçılar…
Özellikle Gülen’in Tarih bilgisinin ne kadar romantik olduğu ve gerçekleri yansıtmadığı aslında ne kadar cahil olduğunu gördüğüm de nasıl bir büyülenmenin içinde onu abarttığımı fark ettim. Bu hastalık 1000 yıldır bu topraklarda var, bir bilgisi ve zekâsı olmayanlar uçuruluyor ve seçilmiş, veli kul ilan ediliyor. Bundan da kesinlikle memnunlar, Gülen memnun olmasa Enes Kanter’e artık çayını vermezdi. Dünyanın en bilgili adamları gelse bu olay böyle yaşanmış dense, yok bizim hocamız öyle demiyor sen Osmanlı düşmanı olduğun için öyle diyorsun denir. Bilgi kısmından bu adamları çürütmek mümkün değil ama bariz kötülük yapıyorlar. Kötülük sayesinde böyle veli kul mu olurmuş diyorsun. Ondan sonra da gözlük düşüyor ve tekrar dünyaya geliyorsun.
Fişleme
Öğrenci evinde kalanları komşuları pek tanımıyor onlar için asosyaller diyor. Dışarıyla sosyal pek temasları yok. Ama komşularını kendilerine sempati ile bakan, nötr, düşmanca bakan şeklinde 3 kategoriye ayırmışlar.
Bu anlayış Gülen cemaatinde de baskın. Bir cemaat olunca “ben” “biz”e dönüşüyor ve insanlar sizin için artık 3 kategoriye iniyor. Bizden olanlar, bize yakın olanlar, bize karşı olanlar… Özellikle Hususi yapıda “bize karşı olanlar” kategorisine soktukları insanları Ergenekon-Balyoz’a bir şekilde dahil etmişler edememişlerse de emekli etmeye çalışmışlar.
Kendini seçilmiş ve Tanrı tarafından vazifeli görünce, Dünyayı da değiştirmeyi hayal edince size ayak bağı olan insanlar iyi olamazlar. Siz bu kadar iyi(!) işler yaparken, bu insanlar size köstek oluyorsa bunlar Ecnebi olmalı, Pakraduni olmalı, Türkiye’yi yıkmak isteyen bir komite olmalı, Mason olmalı vs.
O derece bir fanusun içinde beyin yıkanmanın içinde, lideri o derece Allah dostu, ilim sahibi ve iyi görüyorlar ki onun asla bir hatası olabileceğine ihtimal vermiyorlar. Sen tutup hatayı geçtim dünyanın en kötü insanlarından biri olmakla itham edince de sizin niyetinizi otomatikman kötü kabul ediyorlar.
Bu site eleştiri yapınca ne tepki aldı? Trolleri geçtim, adıyla sanıyla abiler kesinlikle sizi ex-cemaatçi görmüyor bu işin içinde başka bir iş olmalı diye bakıyorlar. Evet ben Masonum, Pakraduniyim desem rahatlayacaklar işte biliyorduk diye. Onların zihin dünyasında ancak para karşılığı böyle ithamları dile getirebilirsin, kesinlikle bunları inanarak yazamazsın. Amacın kesinlikle kötüdür, çünkü mutlak iyi olan onlar.
Aile ve Gülen cemaatinin insanların böyle 3 kategoriye ayırmasının üzerinde durmak gerekiyor. Bana göre bu, seçilmişliğin, kutsamanın, rasyonaliteden uzaklaşmanın bir meyvesi.
Şunu da belirteyim Gülen cemaatinde baskın olan bu anlayış, her fertte olacak diye bir kural yok. Sonuç olarak lider rengini cemaate çalıyor. Lider sürekli ırkçılık yapınca hiyerarşinin üst tarafı da ırkçı oluyor ve bu alta doğru bu yayılıyor. Siz kesinlikle ırkçı olmayabilirsiniz, ırkçılık da görmemiş olabilirsiniz. Ama Gülen’in Yahudilere, İranlılara, Rafizilere ve benzerlerine laf söylediği kaseti; Pakraduni, Rum Mehmet diye alay ettiği sözleri varken ırkçılık yoktu diyenin bunu ispatlaması gerekiyor. Yoksa bir cemaati şeytanlaştırmak istemiyorum.
Bugün çıkan listelerde cemaatin has çocukları hususi yapılanma denen kısmı bırak 3 kategoriyi çok daha sistemli onlarca kategori ile fişleme yapmış. Bir taraf inkar ediyor, öbür taraf şeytanlaştırıyor peki bu durum ne zaman akademisyenlerin alanına girecek? Tahminim bir yabancı ileride bunların neden yapıldığını sosyolojik ve psikolojik olarak açıklar. Bizim Türk insanından cemaatçi olsun olmasın hiçbir beklentim yok.
Gizlilik
Aile’nin lideri Douglas Coe bir önceki lidere nazaran gizliliği esas alıyor. Ne kadar gizli ve bilinmez olursanız nüfuzunuz o kadar güçlü olur diyor. Yani gücünüzün sınırlarını bilmezler ve esrarengiz bir yapı olursanız, etki gücünüz de o kadar artar diyor.

Gülen cemaati de şeffaf değil, tedbire müthiş riayet eder. Ama nüfuz için mi bunu yapıyor yoksa başka sebepler mi etkili?
Şeffaf olamamasının birçok nedeni var bana göre ama en birincili istese de olamaz, çünkü tamamen legal bir örgütlenmesi yok. Nefse hoş gelen ama yasal olmayan, yasal olan ama etik olmayan işlere bulaştıkları için ve vazgeçmeyi düşünmedikleri için yöneticileri şeffaf olamazlar. Ayrıca şeffaflık bir kültür ve seviye işidir. İnsanlık tarihinde son yüzyıllarda ortaya çıkan gelişmişlikle paralel gelen bir anlayıştır. Sürekli aynı kitabı okuyan insanların bu inceliği fark etmesi mümkün değildir. Şeffaf olmayınca başta kendi tabanlarına karşı dürüst ve ahlaklı olmadıklarını fark edemiyorlar. Aile de öyle bu inceliği fark etmiyor, Aile’ye çekirdekten giren gençler aşama aşama bilgilendirme yapılıyor. En baştan cemaatin tüm yapısını asla söylemiyor. Çünkü onlar için gizlilik bir güçtür ve güç insanları cezbeder ve çeker.
Aile’de örgüt hiyerarşisini sorarsan sanki çok garip bir soruymuş gibi niye soruyorsun diyorlar.
Gülen cemaatine gelirsek onlar da asla çekirdekten aldıkları insanlara yapıyı bir şema şeklinde bile göstermezler. Bu cemaat hangi faaliyetleri yapıyor anlatmazlar. Mesele bir esnaf bağış yapar, sohbetlere katılır ama cemaatin TSK’da binlerce mensubunun olduğu ve bunlarla her hafta 3’erli gruplar halinde görüşüldüğünü bilmez.
Gene bu sitede yer alan İhraç Üsteğmen Emir Yıldız’ın ilk videosunda Konya’da “bölge imamlığı” yaptığını anlatıyor. Sohbet verdiği yaşlı başlı esnaf grubuyla Hakkâri’ye gezi yaptığından bahsediyor. Ama cemaat içinde asıl şokları yaşadığı yok artık abiler bunları da mı yapıyormuş dediği evre “bölge imamı” olduğu evre değil, TSK’ya girdiği ve üsteğmen olduğu evre. Bölge imamlığında en azından 20 tane orta bütçeli esnafa sohbet verir, onlardan düzenli burs alırsınız. O parayla yurtlar kurar ve öğrenci evleri açarsınız. 10-15 tane öğrenci evi 60-80 üniversite öğrencisini siz koordine edersiniz. Cemaatle ilgili bir soruları olduğunda siz yanıtlarsınız. Aileleri sizle muhatap olur. Siz orada cemaati temsil edersiniz ama siz de bu yapıyı zerre bilmiyorsunuz ki TSK girince şok yaşıyorsunuz.
Cemaatte soru sorarsak peki cevap alabilir miyiz? Kimse cevapları bilmiyor ki kime ne sorusu soracaksınız, cevapları bilenlere de asla ulaşamazsınız ve kaçarlar.
Çok soru sorana da Gülen cemaatinde verilen tepki: “Çok şey bilmek iyi değildir, bilip ne yapacaksın, bilgi imtihandır” Sonuçta bu bir dava, Allah’ın davası sen hizmet etmeye odaklan. Vazgeçmezseniz alçağınız cevap elbette vardır. Soru sorduğunuz insan bilmiyorsa size “yoktur abicim öyle şeyler” der geçer.
Gülen cemaati buna “tedbir” diyor, Aile ise buna “gizlilik” diyor.
Aile’nin lideri Doug Coe kayda alınmış bir konuşmasında dünyada ne kadar katil, tiran, cani varsa onlardan örnek veriyor. Hitler’in örgütlenmesi, Mafya’nın gizliliği, Çin’de kendi anne ve babasını kesen gençlerin sadakati gibi şeyleri örnek almış ve övüyor. Özellikle Mafya’nın şeffaf olmaması ve gizli olmasını överek bu onlara müthiş bir nüfuz sağladı diyor. Sonuç olarak sınırları belli olmayan bir hareket, gücü de belli değil böyle bir gizlilikte de şehir efsaneleri yayılıyor ve olduğundan güçlü algılanıyor. Anladığım kadarıyla da Doug Coe bunu istiyor.
Aile’nin yapısı, amacı ve misyonun da hep gizlilik var ve giren bulmaca gibi kendi çözmeye çalışıyor. Sır tutmaya bağlılıkları korkutucu seviyede.
Ayrılmaya çalışanı İsa ile kandırmaya çalışıyor dini duygularını istismar ediyorlar ama o kişi örgütün gizli yapısını çözmüş ve bazı şeyleri sorguluyorsa konuşmayı bırakıyorlar ve kendileri için mahremiyetin önemli olduğunu üstü kapalı vurguluyorlar.

Ahmet
Twitter: @a_wolfenstein
