Hadisler Dinin İkinci Kaynağı Olabilir mi? (4)

Bu yazıyı bundan önceki üç yazının devamı olarak yazıyorum. Konumuz tek başına hadisler değil. (İleride hadisleri müstakil olarak yazı konusu yapmayı düşünüyorum.)

Bu yazının muhatabı “Bütün Tarikat ve Cemaat Liderleri Bir Salonda Toplansa, Ne Olur…” Sorumuza muhatap olan kişiler. 

O kişilerin birçoğu burada benim yazdıklarımı, benden daha iyi bilmelerine rağmen söyle(ye)miyorlar. 

Bu yazı bittiğinde şu kanaate varacaksınız. 

Hadisler birçok amaç için kullanılabilir ama asla bağlayıcı hüküm anlamında dinin kaynağı olamaz. 
Bir insan, bütün hadislerin Peygamber Efendimize ait olmadığını söylese inanç noktasında asla tekfir edilemez. 

Asırlarca hadisler üzerinden dine zarar verilmiş, din tanınmaz hale getirilmiş. 
Bu gerçekleri bize bu şekilde söylemeyenlerin vebali çok büyük. 
… 

Hadisler konusunda burada yazdıklarımı bilmeden de bu ve benzeri kanaati seslendiren birçok kişi var. Bu yazı onlar için de bir referans olacak. 

Hadislerin Çeşitleri 

Hadis konusuna meraklıysanız ve hadisleri imam hatip seviyesinde öğrenmek istiyorsanız işe şöyle bir şemadan başlamanızda fayda var.



Çok teknik bir anlatım olacağı için, bu şemanın detaylarını bu linke ve hadis usulü kitaplarına havale ediyorum. 

Ben burada hadislerin dinin ikinci kaynağı olduğunu iddia edenlerin, halka söyle(ye)medikleri noktalara dikkat çekeceğim. 

Önce kısa bir teknik anlatım yapacak, sonra da tespitlerimi paylaşacağım. 

Bütün hadisler ravi (o sözleri aktaran kişiler) yoluyla bize ulaştıkları için iki temel başlık altında toplanır. 

Mütevatir hadisler ve Ahad hadisler (haber-i vahid) 

Mütevatir hadis: Yalan üzere ittifak etmeleri aklen mümkün olmayan bir topluluğun rivayet ettiği hadis. 

Ahad hadis: Mütevatir hadisler dışındaki bütün hadislere verilen ortak isim. 

Mütevatir hadisler ikiye ayrılır 

Lafzi mütavatir: Yalan üzerinde ittifakı aklen mümkün olmayan bir topluğunun aynı konuyu, aynı kelimelerle aktarmalarıdır. 

Manevi mütevatir: Yalan üzerinde ittifakı aklen mümkün olmayan bir topluğunun aynı konuyu, konunun özüne zarar vermeden farklı kelimelerle aktarmalarıdır. 

Yalan üzerinde ittifakı aklen mümkün olmayan ne demek? 

Yaşadıkları toplumda daha önce hiç kimsenin, hiçbir yalanına şahit olmadığı en az dört kişinin, aynı olayı aktarmalarıdır. 

Mütavatir hadis, hadisçiler tarafından en sağlam kabul edilen hadislerdendir. Fakat buna rağmen mütevatir hadisler konusunda hadisçiler arasında bir ittifak yoktur. 

İhtilaflardan bazıları: 

1)Mütevatir hadis sayısında ihtilaf 

2)İbni Hıbban’a göre lafzi mütevatir hadis yoktur. 
Günümüzün en hızlı hadis savunucu olan Cübbeli Ahmet hocaya göre 1 veya 2 tanedir. (Link: 1.06. dakika) 

3)Çoğunluğun lafzi mütevatir olduğu konusunda ittifak ettiği tek bir hadis vardır; o da “men kezebe …” ile başlayan “Kim bana yalan isnat ederse, cehennemdeki yerini hazırlasın. (Müslim, Mukaddime, 3.)” hadisidir. 

Mütevatir hadis için 1’den 300’e kadar muhtelif sayılar var. Ortada ittifak edilmiş net bir sayı yok. 

Bir hadisin mütevatir sayılması için gereken ravi sayısındaki ihtilaf 

1)Kur’an’daki zina şahitliğini baz alarak 4 diyen de olmuş, 

2)Değişik gerekçelerle 7, 10, 20, 40, 50, 70, 310, 1400, 1500 diyen de olmuş (Gerekçeleri görmek için link

İhtilaf varsa zan vardır. İçinde zan olan bilgi kesin hükmü mesnet ol(a)maz. Bu tespit özellikle itikadî konularda bütün hadisçilerin altına imza attığı bir tespittir. Aksi mümkün olamaz. 

Cerh ve Tadil konusunda ihtilaf (Cerh ve Tadilin tanımı için Link

Cerh ve tadili günümüz diliyle söylersek: güvenlik soruşturmasından geçmek gibi bir şeydir. 

Mütevatir hadis, üzerinde yalan söylemesi mümkün olmayan kişilerin rivayet ettikleri hadis olunca, bunların cerh ve tadil işlemine maruz kalmamaları gerekir. Fakat yukarıda bahsettiğimiz “men kezebe…” hadisi dışında cerh ve tadil işleminden geçmemiş hadis yoktur. 

Mütevatir konusunda manevî mütevatir ayrı bir yer tutar. 

Manevi mütevatir: Hadis usulünde, namaz oruç, hac, zekat gibi ibadetler manevi/ameli mütevatir olarak adlandırılır. Bunlara yaşayan sünnet de deniyor. Bu ibadetler, Peygamber Efendimizden bugüne milyonlarca insan tarafından, her gün, her yıl yüzlerce, binlerce kere tekrar edilerek günümüze kadar gelmiştir. Arada hiçbir zaman fasıla olmamıştır. 

Helal-Haram Demede Ölçü 

İslam dininde bir şeye helal-haram demek için, o şeyin imanın/itikadın konusu olması için kesin delil olması gerekir. Yani o bilginin zandan arınmış olması gerekir. 

Yukarıdaki bilgileri dikkate aldığımızda adına hadis denen sözlerin tamamı böyle değildir. En sağlam kabul edilen mütevatir hadisler konusunda bile hadis imamları arasında ihtilaf vardır. 

“Men kezebe…” hadisini istisna yaparsak, adına mütevatir ve ahad denen tüm hadislerde zan vardır. 

Yukarıdaki şemaya bakarsanız “sıhhat derecesine göre” sıralanan hadisler, aslında içindeki zan oranına göre sıralanmıştır. Zan oranı en az olan hadise sahih denirken, zan arttığında hadis artışa bağlı olarak hasen ve zayıf ismini alır. 

Hadisçilerin hadis ilmi üzerinden yaptıkları iş: Bu hadislerin Peygamber Efendimize nispetini araştırmaktır. 

Hadisler içinde Peygamberimizle bağlantısı % 99 diyeceğimiz hadisler de vardır, % 1 diyeceğimiz hadislerde vardır. 

Bir hadisin Peygamber Efendimizle bağlantısında % 1 oranında bile zan olsa, o hadis İslam fıkhında itikadi bir konuda hiçbir hükme mesnet olamaz. 

Bu tespitimiz, ilahiyat seviyesinde her öğrencinin bildiği bir konu olmasını rağmen daha da güçlendirme adına, referans olarak sıkı hadis savunucu olan ehl-i sünnet çizgisinde bir kaynaktan alıntı yapalım (Link

“Akideye temel olacak konuların mütevatir yolla gelmesi gerekir. Mütevatir yolla gelen haberler kat'ilik, ahad (hadis) yolla gelen haberler de zannilik ifade eder. (Yukarıdaki açıklamalarımızda mütevatir hadislerde de zannilik olduğunu gösterdik.) 

Bize ulaşan nakiller şu durumlardan birisi şeklinde olur: 

a) Subutu kati, delaleti kati olur, 
b) Subutu kati, delaleti zanni olur, 
c) Subutu zanni, delaleti kati olur, 
d) Subutu zanni, delaleti zanni olur. 

Akideye konu olacak (inanç noktasında bağlayıcı olan haram-helal, farz gibi) konuların ilk sırada yer alan subutu ve delaleti kati olması gerekir. Bu da İslam akidesinin Kur'an'a dayanması ile mümkündür. (Yani hadislere dayanması ile mümkün değildir.) Çünkü Kur'an'ın subutu ve delaleti katidir.” 

Haramlar ve helaller itikati konulardır. Harama helal, helala haram diyen dinden çıkar. (Link

Hanefi fıkhında farz ile vacip arasındaki fark zandır. Dini bir konuda % 1 zan varsa ona farz denmez vacip denir. 

Şimdi, bu yazının final cümlelerini yazma zamanı geldi. 

Bir Müslüman “ben manevi mütevatir hadisler hariç (yani yaşayan sünnetler olan namaz, oruç, hac, zekat gibi ibadetler hariç) hiçbir hadise inanmıyorum” dese dinden çıkmaz. 

İslam hukukunda/fıkhında zannın yerini bilen bir fıkıhçı bu kişiye kafir demez, diyemez. 

Dört mezhebin kitaplarında, referansı Kuran ayetleri ve yaşayan sünnet diye tabir ettiğimiz manevi mütevatir hadisler olmayan tüm haram-helal hükümleri geçersizdir. 

Aşağıda ismini yazacağım kişiler hadisler konusunda bu gerçekleri biliyorlar. 

· Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, 
· Hayrettin Karaman, 
· Fethullah Gülen, 
· İsmailağa cemaati (Cübbeli Ahmet), 
· Alparslan Kuytul, 
· Cevat Akşit, 
· Nihat Hatipoğlu, 
· Mustafa Karataş, 
· Fatih Çıtlak, 
· Ömer Döngeloğlu, 
· Ali Küçük, 
· Ebubekir Sifil, 
· İhsan Şenocak, 
· Metin Karabaşoğlu, 
· Mehmet Okutan 
· Menzil şeyhi Saki Erol. 
· Süleyman Efendi Cemaatinin lider Ailhan Kuriş, 
· … 

Bütün bu kişiler benim burada yazdığım gerçeği bildikleri halde neden susuyorlar? 

Susma sebebi olarak, çok şey yazılabilir, bana göre en başa yazılacak şey şu: 

Mahalle baskısı ve bir takım basit hesaplar… 

Gelenekleri, atalar dinini, uydurulmuş dini değiştirmek o kadar zor ki, 

“Bu değişikliği ben yaparım” diyenlerden birini İstanbul’da Eyüp ilçesine müftü yapsak, Eyüp Sultan camiinde haftanın her günü namaz kıldırıp vaizlik yapsa, cemaate; 

· “Cuma namazından sonra zuhru ahir diye bir namaz yok” dese, 
· “Seferilikle alakalı hükümlerin, günümüz toplu taşıt araçlarına göre, güncellemiş hali şöyledir” dese, 
· “Peygamber Efendimiz sünnet namazları evde kıldı, siz de öyle yapın” dese, 
· “Peygamber Efendimiz zamanında müezzin eşliğinde toplu tesbihat yoktu” dese, 
· “Peygamber Efendimiz zamanında Cuma namazı için, ‘iç ezan’ diye bir şey yoktu” dese, 
· … 

Bakalım kaç gün görevde kalabilecek veya kaç kişiyi kaç günde ikna edebilecek... 

Yukarıda ismini andığımız eşhas eğer bir gün mahalle baskısından kurtulur ve uydurulmuş dinin değil de indirilmiş dinin yanında durmaya karar verirlerse, 

Bunun adı din(mensuplarının zihinlerin)de reform (yeniden yapılanma) olacak. 

Bu reform yapıldığında, 

· Kuran dinin tek kaynağı olarak hayatın içinde yerini alacak. 
· Referansı Kur’an ve manevi mütevatir hadisler olan (namaz, oruç, hac, zekat gibi) yaşayan sünnetin dindeki yerine zarar gelmeyecek. 
· İslam dini, sırtında bir kambur gibi duran, onu obez yapan, tanınmaz hale getiren yalan yanlış uydurma hadislerden kurtulmuş olacak. 
· Artık mehdi, deccal, nüzul-u İsa, muntazır imam beklenmeyecek. 
· Başında halife olan bir İslam devleti arayışında olanların hadis ve mezhep referanslı gerekçeleri ortadan kalkacak. 
· Mezhepler arası ihtilaf sebebi olan birçok hadis, bağlayıcı olmaktan ve haram-helal gibi konularda belirleyici olmaktan çıkacak. 

Bu konuda bazı örnekler 

· Mürtedin (dinden çıkanın) katli, 
· Namaz kılmayanın dövülmesi, öldürülmesi (Kısaca ibadetlerin terkine verilen bütün cezalar) 
· Hanefi mezhebine göre erkeğin sarı elbise giymesi haram diyen 
· Hanefi mezhebine göre At eti, midye, istiridye yemek haram diyen, 
· Abdestin farzları için dört mezhebin 4, 7, 6, 7 gibi farklı görüşlerin, 
· Üç mezhebin “cinsellik organına dokunmak abdesti bozar” hükmünün, 
· Gusül abdestinin farzları için 11, 5, 3 ve 2 gibi farklı görüşlerin, 
· … 

Bu reform yapılırsa bütün bunlar ve benzerleri olmayacak. Bu konularda Kur’an ne diyorsa o olacak. 

Bu reform yapılmazsa ne olacak? 

· Radikal İslam ve siyasal İslam mensupları, 
· Başında halife olan, içinde zorlama olan bir İslam devleti arayışında olanlar, 
· Geleneksel/uydurulmuş din anlayışı üzerinden varlıklarını devam ettiren tarikat ve cemaatler kendilerine güçlü zemin bulmaya devam edecekler. 
· Batılı ülkelerde yaşayan ve bu anlayıştan kurtulamayan Müslümanların varlıkları, bulundukları ülke halkları için potansiyel tehlike olarak görülecek. 
· İslam dininden uzaklaşan, deizme kayan, ateist olan insan sayısı her geçen gün daha da artacak. 
· … 

Bu serinin 3. yazısında, sonlara doğru “İçinde zorlama olan bir modeli savunanların hangi ayetleri ve hadisleri önüme koyacaklarını da iyi biliyorum.” demiştim. 

Bu yazıyla önüme konacak hiçbir hadisin ve mezhep referansının bağlayıcı olamayacağını ortaya koyduğumu düşünüyorum. 

Bir sonraki yazıda önüme konacak Kuran ayetleri üzerinde duracağım. 

Deniz Tavacı
Twitter: @DenizTavac 

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski