Şeffaf Müslümanlar Derneği

Birinci yazımız "Bu da böyle olsun"a gelen olumlu tepkiler üzerine meramımızı açmaya devam ediyoruz. Özetle söylediğimiz şeylerden birisi de camianın yaptığı işlerde dini referans noktalarını kendilerine yonttuğu konusuydu. Aslında bu örneklemden girip İslami ve insani bir çerçeveye ulaşmayı hedefliyoruz. Ve "Şeffaflık" diyoruz. 

Şeffaf kelime anlamı itibariyle bir maddenin arka tarafını göstermesi demektir. Saydamla eşanlamlı. Günümüz de ise literal anlamda iki noktada daha çok kullanılır olmuştur; 1-Bireyin; özetle içinin dışının bir olması 2-Devlet ya da kurumların her işlerinin açık ve hesap verebilir, denetlenebilir olmasıdır.

Vahiy Kültüründe eleştiren veya eleştirilen insanlar bunun şahsi değil Allah için olduğunu bilirdi. Allah Resulu ve Ashab arasında şeffaflığa dayalı bir iletişim vardı. İnsanlar en zor zamanlarda bile soru sormaktan hatta hesap sormaktan çekinmiyordu. Ganimet için bile Allah Resulu’ne itiraz edebilen bir Ashab vardı. Efendimiz de onlara; "Aşk olsun bana güvenmiyor musunuz? O iş bende" demiyor ve şüpheleri giderecek açıklama yapıyordu. Bir gece yanında çarşaflı hanımlarından biriyle karanlıkta ilerlerken yanlarımdan geçenleri geri çağırıp; "bakın bu eşimdir" diye onlara açıklama yapmıştır. Yani kimse gocunmayacak alınmayacak herkes eteğindekini-konu ne olursa olsun açığa-dökecek. Zihinlerin arka planında bir takım buğulu fikirler olmayacaktır.

Vahiy Kültüründe kutsal insan yoktur. Özel mevkiye sahip olan sadece Peygamberlerdir onlar da ilahi denetime tabiidir. Zira Kuran'da Maide 67. Ayet:" Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphe yok ki Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez." ''Eğer bunu yapmazsan'' bölümü Peygamberin bile Allah'ın denetimi altında olduğunu gösterir.

Tevhide bir yönüyle "hiçbir insana kutsiyet atfetmemek"tir diyebiliriz. Kutsiyet atfedildiği anda hiyerarşiler ortaya çıkar, rant oluşur ve rantın sahibi olanlar birilerine üstünlük kurmaya başlarlar. Geçmiş bütün dinlerde ve sistemlerde değişik sebeplerle bir insan ya da gruba kutsiyet atfedilmiş, İslam da bunu ortadan kaldırmıştır. Bir müslümanın hiç bir konuda diniyle alakalı ikinci bir şahsa ihtiyacı olmadığı gibi Yüce Rabbi dışında kimseye kutsiyet atfetme ihtiyacı da yoktur. Peygamberlerin örnek hayatları müstesna.

Şimdi çizdiğimiz bu minik çerçeveden bakalım. Hesap vermeye asla yanaşmayan bir grup insan. Zaten kainat imamı, mehdi, mesih... en başında... Himmetler, devasa bütçeler nereye harcandı? Ahmet Dönmez’di yanlış değilsem; tarafsız denetleme komisyonu denetlesin teklifini yapan. Tek bir tane şeffaflık hamlesi geldi mi? Tabii ki hayır. Hz. Ömerin meşhur: "Üstündeki kumaş ganimettir herkese bir elbiselik düşmüyordu; sen nasıl diktin, hesabı vermeden hutbeye devam edemezsin" demesine oğlunu işaret etmesi ve onun da kendi hakkından babası lehine çekildiğini söylemesini düşünelim.

Bunların piramidinde kaç tane kutsal insan var acaba? Halbuki tevhidin esaslarındandı değil mi kimseye kutsiyet atfetmemek? Hocam, Bedir’de Hendek’te Huneyn’de Efendimiz SAV çatır çatır hesap veriyordu ashabına gocunmadan; vahiy gereği, hiç hesap veren camia elemanı gördünüz mü? Şeffaflıkla hangi kurumu ne zaman idare etmişler? Her seyi sorma, bilme, hiç şüphesiz bir hikmeti vardır. Asıl hikmet şudur hocam: Rabbin ilahi yasası; hesap vermeyenler, gizli gündemi olanlar, şeffaf olmayanlar, İlaha değil de insana kutsiyet atfedenler önünde sonunda hamakatin dehlizlerini boylarlar...

Bizim Müslümanlar olarak Allah’a, Resulü’ne, ümmete, millete ve insanlığa şeffaf bir medeniyet borcumuz var. Eşit, adil, hesap verebilen, denetlenebilen ve hatta manevi tecrübelerin bile açıkça yaşandığı bir medeniyet… Şimdilik uzağımızda ama bir gün bir kenardan başlayacağız, eski bir binanın giriş katında umudu yeşerteceğiz… Şeffaf Müslümanlar Derneği… 

Hasan Hüseyin Cebeci 

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski