İslam Hukukunda önemli olan maksat mı, şekil mi?

Bu başlık altında iki önceki yazımızdaki şu ifademizi açacağız.

(Evet, ben eksi bir şey görmüyorum ama bazılarının aklına gelebilecek sorulara cevap olsun diye bir sonraki yazıda, “İslam hukukunda suç ve ceza, hadler, evlenme-boşanma ve miras hukuku gibi konular değişime ve gelişime açık mı?” sorusuna cevap vermeye çalışacağım.)

Kuran’ında genelde bütün ayetlere, özelde İslam hukuku ile ilgili bütün ayetlere bakarken, önümüzde üç şey vardır:

Lafız, mana, maksat.

Lafız mananın zarfıdır. Maksat, lafzın ve mananın amacıdır.

O zaman soralım, bütün hukukî metinlerde öncelikli maksat/amaç nedir?

Toplumda huzur ve güvenliği sağlamak,

Adaleti tesis etmek,

Caydırıcı olmak,

Suçluya hak ettiği (suçuyla orantılı) cezayı vermek,

Soyut ifadelerimizi bir örnek üzerinden somutlaştıralım.

Kur’an, Maide suresi 38. ayette hırsızın elinin kesilmesini şöyle emrediyor. 

“Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık bir ceza, Allah’tan bir ibret olarak ellerini kesin.”

Şimdi soralım, lafzın ve mananın açık olduğu metinde maksat nedir?

Maksat asla ve asla hırsızın elini kesmek değildir. Ayetin amacı toplumda huzur ve güvenin tesisi için caydırıcı olmaktır.

Amaç caydırıcı tedbirlerle toplumda huzur ve güvenliği sağlamaksa, 

Amaç hukukun üstünlüğünü tesis etmekse,

Amaç adalete güveni artırmaksa,

Bu amaca gitmek için şekil şartı var mıdır?

(İslam dininde, şekil şartının arandığı tek yer taabbudi alan dediğimiz ibadetlerdir. Bu konuyu iki önceki yazıda dinin değişmezleri olarak değindik.)

Maksat değişmeden maksada giden yolda şekiller değişebilir mi?

Öncelik, maksat olursa, dünyada hırsızın elini kesmeden de bu maksada giden ülkeler var.

Google dünyanın en güvenli ülkesi yazdığınızda Suudi Arabistan veya İran çıkmıyor. Çıkan ülkeler, İsviçre, Finlandiya, Yeni Zelanda…

Bu açıklamalardan sonra şu tespiti yapabiliriz. İslam hukukunda değişmez olan maksattır. Maksada giden yolda adaletten ayrılmadığınız müddetçe şekilde değişmeler olabilir.

Peki, bunu kabul etmek bir insanı dinden çıkarır mı?

Hayır. 

“Hayır” derken yalnız değilim. Eğer takiyye yapmıyorlarsa, Türkiye’deki birçok cemaat ve tarikat lideri de benim gibi düşünüyorlar.

Türkiye’deki hukukun, İslam hukuku olmadığı herkesin malumu… Milyonlarca insan maksadına ulaşmak için mahkemelere gidiyor.  

Yukarıda sadece İslam ceza hukukundan örnek verdik. Bu örnek İslam hukukundaki bütün alanlar için de geçerlidir. 

Sonuç: İslam hukukunda değişmeyen maksattır. Adaletten ayrılmadan maksada giden her yol mubahtır.

Bu sonuçtan sonra şu soruyla konuya farklı bir açıdan bakalım.

Maksat noktasından kıyaslama yapsak ve şöyle bir soru sorsak, mesele demokrasinin bütün kurum ve kuruluşlarıyla iyi işlediği Kanada hukuk sistemi veya Danimarka hukuk sistemi, İslam hukukundaki maksatların yüzde kaçını karşılar?

Evrensel olarak suç kabul edilen her suçun cezası varsa,

Miras hukukunda taraflar mağdur olmuyorsa,

Boşanma hukukunda taraflar mağdur olmuyorsa,

Ceza hukukunda taraflar mağdur olmuyorsa,

Bunlara ilaveten, bu ülkelerin geliştirdiği model sana, bana herkese ifade ve inanç özgürlüğü sunuyorsa,

O zaman İslam devleti isteyenlere soralım; ey İslam devleti isteyen Müslümanlar! Siz İslam devletini niçin istiyorsunuz? 

Mesela, şunun için diyebilir misiniz? İslam devletinde insanların ifade özgürlüğünde hiçbir sınırlama olmayacak, inanan her insan inancını dilediği gibi yaşayacak…

Bunu diyemediğiniz zaman açıktan veya kapalı olarak; “Biz amel/uygulama noktasında standartları yerine getirmeyenleri zorlamak için İslam devleti istiyoruz” demiş oluyorsunuz.

Şimdiye kadar yazdığım dört yazıyı şöyle özetleyebilirim: 

Eğer siz, bir Müslüman olarak ben yaşadığım ülkede insanlara, -azken de, çokken de, zayıfken de güçlüyken de- net bir söylemle net bir duruş sergilemek istiyorum diyorsanız. 

Bu yazdıklarım söyleminiz olabilir. Böyle bir söyleme karşı hiç kimsenin size “Sen Müslüman değilsin, bu kabullerinle, bu söylemlerinle İslam’ın dışına çıktın” deme hakkı olamaz.

-Mustafa Yılmaz

 



Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski