Merhaba!
Temiz yürekli kardeşlerimin güzel gönüllerine selam olsun. Sizlere bir Cemre’nin yarım kalmış sevdasını ve o sevdasının bazı din simsarları tarafından nasıl istismar edildiğini anlatmak istiyorum. Cemre ile zaten birçoğumuzun hikayesi benziyordur. Uzun zamandır bu duygularımı dile getirmek istiyordum. Süreçte kendimi toparlamak zor oldu.
Cemre 12 yaşında küçük tertemiz bir çocuk iken, hayali öğretmen olmak, o yaşa kadar okul hayatı, aile hayatı ve akraba hayatı dışında sosyal hayatı olmamış saf temiz küçük bir çocuk eğitim için dershaneye gidiyor ve serüven başlıyor.
Cemre birçoğumuzun da olduğu gibi muhafazakâr ortamda büyüyen bir çocuktu. Cemre dershane vesilesiyle melek gibi gördüğü ablalarıyla tanışıyor ve o küçük yaşında melek gibi gördüğü ablaları ona yol oluyor yoldaş oluyor. Cemre aslında farkında olmadan sistemin bir çarkı haline geliyordu. Melek diyorum ya Cemre’nin ablaları hep ona yaşatmak için yaşamından vazgeçmeyi, fedakârlık yapmayı, iman kurtarmayı, bir sahabe şuuru ile yaşamayı öğreten tabiri yerinde ise melek gibi olmayı göstermiş, kendilerini de hep o şekilde görmüş masun bir çocuktu.
Cemre onlar gibi olmayı hayal eden onların anlattıklarını gerek sözlü gerek hal dili ile hayatına endekslemeye çalışan, Allah’ını, Peygamber’ini orada detayı ile tanımış. Onlarla namaza başlayıp, onlarla tesettüre girmiş, onlarla fedakârlık yapmayı öğrenmiş tabiri yerinde ise bir İslam neferi olma yolunda giden gerek okul, gerek akraba hayatında örnek temsil insanı olmaya kendini adamış insan olma yolunda gidiyordu. Cemre o melek gibi gördüğü ablalarının onu hep sevdiğini, onun için her şeyin en iyisini düşündüklerini, ne olursa olsun yanında olacaklarını, hata yaptığında ve düştüğünde ablalarının onun elinden tutup kaldıracağını düşünen Cemre, düşünen diyorum çünkü melek ablaları öyle yaklaştılar öyle örnek oldular, doğrunun o olduğunu öğrettiler. Cemre’ye bizler Peygamber sevdalısıyız dövene elsiz, sövene dilsiz oluruz diye öğrettiler. Cemre bunlara o kadar inandı, güvendi ki karar vermişti artık o bir İslam neferi olacaktı, insanlığa hizmet edecekti, o saatten sonra Cemre için tek hedef vardı. Örnek aldığı ablaları gibi olmak onlar gibi insanlık için çalışmaktı. Cemre doğruyu bulduğunu sadece sanıyordu, nu o melek ablaları melekti ne de o her ne olursa olsun yanında olacak olan ablaları yanında olmayacaktı. Cemre sadece o sistemde bir çarktı ve sadece o çark olduğu zaman seveceklerdi ve yanında olacaklardı. Genel tabirde kullanabilecekleri sürece seveceklerdi. Zavallı Cemre bunları iş işten geçince anlıyordu.
Cemre bu silsile içerisinde ortaokul, lise, üniversite derken, şu an 27 yaşında kalbi kırık, hayalleri, umutları çalınmış, sudan çıkmış bir balık misali oraya buraya çarpan genç bir bayan kardeşiniz. Cemre 27 yaşında ama 12 yaşındaki masum duygularını arıyor, Cemre 12 yaşında bir çocuk gibi güvensiz, korumasız hayata tutunmaya çalışıyor.
Cemre üniversiteye geldiğinde o hep örnek aldığı ablaları gibi olmuştu. Artık oda İslam neferi olma yolunda adımlarını atmıştı. Gecesini gündüzüne katacaktı. Yaşatmak için yaşamından vazgeçecek, iman kurtaracaktı.
Serüven hepinizin bildiği üzere bölge hizmetlerinde devam etti. Cemre birçok farklı görevlerde çalıştı. Artık oda öğrencilerine örnek olmaya çalışan bir ablaydı. Hayatını oraya endekslemiş, derlerdi ya hani altın nesil olacak kişilerdik, baharı getirecektik ya Cemre baharı getirmeye çalışan, evlerden evlere koşturan genç kardeşlerinizden birisiydi. Cemre bu serüvende aşk ile koştururken yıllar yılları kovaladı. Cemre artık o sistemin bir parçası haline gelmişti. İstişaresiz iş yapamayan, tamamen sistemi hayatının merkezine alarak sistemin kopamaz bir parçası olmuştu. Öğrencilerini çok seven onlar için her şeyi yapmaya hazır bir ablaydı.
Bir öğrencisi intihar girişiminde bulunmuş onu o halden kurtarıp hastanelerde sabaha kadar başında bekleyip günlerini, derslerini feda edip başında bekleyip sadece ona vakit ayırarak onu tekrar maddi ve manevi hayata bağlamak için çalıştı. Cemre bunu başarmıştı. Bunu neden yazdım derseniz, çünkü yıllar sonra Cemre aynı şeyi yaşayacaktı ama o çok sevdiği, örnek aldığı melek ablalarını yanında görmeyecekti.
Aradan birkaç yıl geçmişti, hepimizin kanayan yarası, hepimizin düşemeyen Cemre olarak kalmamıza neden olan, hayatlarımızın, hayallerimizin serüvenini değiştirecek o gece gelmişti. Cemre o tarihten birkaç ay önce ailesinin yanına yerleşmişti. Artık yıllarca hayatını geçirdiği, hayallerini, hedeflerini endekslediği sistemden uzaktı. Cemre artık olup biten birçok şeyi sorguluyordu. Bazı şeylerin ters gittiğini sistemde arızalar olduğunu düşünüyordu. Cemre daha önceki yıllarında da çok soru soran yapısı vardı. Fakat o melek ablalarının her şeye vereceği bir cevabı vardı. Daha doğrusu tevilleri çok yüksekti diyebiliriz. Birçoğumuz duymuşuzdur bireylere takılma şakirt sen işine bak cümlesini. Bu cümlenin altında yatan anlamın aslında hepimizi mankurtlaştırma yolunda gittiğini söyleyebiliriz. Farkında olmadan hepimiz dine hizmet edelim derken sadece bir sistemin parçası olarak o sistemde amaçlara giden yolda kullanılan bir elemandık. Cemre bu süreçte fazlası sorguladı işin içerisinden çıkamayacak hale geldi ve artık bir karar alması gerekiyordu. En sonunda bir karar almıştı. Evet ortada maddi ve manevi olarak yapılan bir hata mevcuttu. Bu yapılan yanlışta o melek ablalarıyla birlikte kullanıldığını anlamıştı. Cemre bu sistemde görmediği yerlerde olanlar ve karar alıcı merciinde bulunan bireylerin hatasına kanaati tamdı. O bireyler güzel insanların emeklerini, hayallerini kullanarak farklı şeyler peşinde koşmuşlardı. Belki de sistem başından beri o amaçla kurulmuştu. Cemre birilerinin gaye-i hayallerimizi yerle yeksan etmiş olsalar da tabanda olan temiz melek ablaları ve arkadaşları masumdu. Bunu biliyordu hiç zaman kötü şeyler yapmamışlardı. Onlar hakkında kötü zanda bulunmak istemedi. Gönlünde onların sevgisini beslerdi. Görmese de onların hayali ile yaşadı onlar için dua etti. Ah! Yüreği sevgi dolu herkesi kendi gibi sanan düşemeden yok olan Cemrem…
Aradan 7 ay geçmişti ki hepimizin yaşadığı gözaltı ve cezaevi serüvenini yaşıyor. Cemre o andan sonra hayatının ne denli değişeceğinin farkında olmadan bir karar almıştı. Devletin etkin pişmanlık sistemin ise itirafçılık hatta iftiracılık dediği tartışma konusu olan mevzuyu yapmıştı. Cemre tüm safiyane niyetiyle hiçbir ard niyet olamadan bildiği şeyleri doğruluk üzerine anlatıyor. Cemre anlatıyor biliyor ki yaptığı hiçbir şeyde suç olmadığını ve yanlış bir şey yapmadığını, anlattığı şeylerde iftira ve yalan üzerine hiçbir şey yoktu. Cemre aynı Cemre ne karakteri ne huyu ne duyguları ne ahlaki yönden hiçbir şeyi değişmemişti. Ama Cemre sadece ve sadece etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandığı için bir anda sistemdeki tanıdığı herkes tarafından güvenilmez ilan ediliyor. Cemre yıllarca doğruluğu öğrendiği melek ablaları tarafından doğruyu söylediği için hain, yalancı, iftiracı olmuştu. Cemre ne kadar arkadaşlarına kendini izah etmeye çalmıştıysa da hüküm verilmişti. Cemre güvenilmezdi. Aklına hayaline gelmeyecek şeyler yaşıyordu…
Cemre şaşırmaya devam ediyordu. Sadece hüküm verilseydi keşke dedi. O melek ablalarından hoş olmayan şeyler duymuştu. Cemre artık sadece hatalı olanları değil tüm sistemi sorgulamaya başladı. Ne kadar konduramasa da kabullenemese de olup bitenleri kendini suçladı acaba hata mı ettim gerçekten kaybedenlerden mi olmuştum dedi. Sonunda karar verdi ve böyle bir olmayacağına karar verdi. Eğer yanlış yapmış olsaydı o yıllardır yanında olacağını söyleyen hata da yapsak düşsek kaldıracağını söyleyen ablaları her şeye rağmen yanında olurdu o yanlışa rağmen tutar kaldırırdı. Madem kaybedenlerden oluyordum bizim düsturumuz iman kazanma insan kazanma davasıydı neden kaybedince sevinen anında yok sayılan kötü ilan edilen olduk diye düşündü. Kim neyin savaşını veriyordu. Bu yıllarca anlatılanlar bir anda unutulmuştu sevgi abideleri herkese kin nefret aşılayıp ötekileştirme yapıyordu. Yıllarca Ebu Cehil’in kapısına giden Efendimizi anlattılar. Kendileri bir kalemde insanlara kara çaldılar. Efendimizin ahlakını anlatan Müslüman olmayanlara karşı olan merhametini anlatan o melek ablalar Cemre’nin gözyaşına bile bakmadan selamı sabahı kesip kesme emrini vermişlerdi arkadaşlarına. Bir Allah’ın selamını vermeyecek kadar sizleri düşüren durum neydi. Cemre bir müddet arkadaşlarına ulaşmaya çalıştıysa da dönüş alamadı.
Cemre normal hayatında Fetöcü diye, sistemdekiler tarafından hain olarak anılıyor. Tamamıyla sosyal hayattan tecride itilip sistematik yalnızlaştırılmaya bırakılıyor. Cemre gel zaman git zaman artık düşünmekten fazlası ile yoruluyor. Sevgi dolu olan Cemre hayata küsüyor. Öyle anlar yaşıyor ki kendini intihar eşeğinde buluyor, bu genç yaşında bunları hak edecek ne yaptığını bilmeden hayata çalıştığı hayat artık onu bitirmişti. Cemreyi en çok üzen durum maddi yaşanan mahkemeler, gözaltı ve cezaevi değil dini duygularının istismarı oldu. İntiharın eşiğinde dedim ya işte az önce bahsettiğim mevzu Cemre günlerce öğrencisi ile ilgilendi. Fakat Cemre aynı durumdayken o melek gibi gördüğü ablaları yoktu. Cemre düşmüştü ama o düştüğünde kaldıracağına dair söz verdikleri ablaları yoktu. Vefasızlığın adına beklentisizlik koymuşlar. Cemre o an sadece Allah’a sığındı. O an içerisine gelen huzurla saatlerce ağlayarak kendine geliyor ve kuş gibi oluyor. Cemre o andan sonra artık diyor ki ne gidilen yol Peygamber yoluydu ne de arkadaşları dostuydu. Geçmişinin bir çöpten ibaret olduğuna acı bir şekilde farkına varıyor. Sistem de sadece kullanılan bir parçaydı ve asla Hak bir yol değildi.
Cemre o günden sonra tüm geçmişini siliyor aklından ve kendine yeri bir hayat kuruyor. Rabbine daha bağlı olan birisi olarak yaşamına bakıyor. Belli bir zaman sonra MFP ile tanışıyor ve hayatı daha anlamlı oluyor. MFP’nin tüm düşünürlerine teşekkür ediyorum.
Cemre son olarak okurlara, aklı karışık olanlara şunları söylüyor; Hepiniz birer Cemre’siniz hepimiz düşemeyen Cemre olarak kaldık. Sadece ve sadece sorgulayın, aklınızı kimseye kiraya vermeyin, hayatınızı bu sistem dahil hiçbir sisteme emanet etmeyin. Bu sistem için diyorum yol ne Allah yolu ne Peygamber yolu hiçbirisi değil. Sadece sistemde kullanılan bir elmansınız. Bireysel bir değeriniz asla yok sizlere siz olduğunuz için değer verilmiyor. Kısaca Allah bir dedikleri dışında pek bir şeylerine inanılacak bir sistem değil ya da baştan beri değildi. Bizleri tedbir diyerek yalanları ve tevilleri ile aldattılar. Sadece birey olarak kendinize değer veriniz. Birey olmanın tadına varın.
Sistemin bozuk satıhlarına, sistemi kendine menfaat edinen kodamanlarına, kendine insanların duygularını istismar etmeyi görev bilenler; keşke böyle olmasaydı, duygularımızı, güvenlerimizi bu kadar bitirmeseydiniz. Sizlere hayatlarını emanet etmiş, düşüncelerinizi örnek almış insanlara bu hainliği yapacak kadar alçalmasaydınız. Cemreler gerçekten düşseydi ve bahar gelseydi… En azından biraz insaniyet vardıysa yaptığınız hatadan sonra hata ettik özür dileyip herkesi kendi haline bıraksaydınız. Bu kadar masun insan bu ateşin içerisine atmasaydınız. Ama siz sadece kendinizi düşünürsünüz kendi hatalarınızı bu kadar masuma ödetirsiniz. Bildiğimiz bilmediğimiz ne kadar çok hainliğiniz var ki bunlar ortaya çıkmasın diye masum yürekli insanları kullanıp ortaya fitne ateşini atıp insanları birbirine kırdırıp yok oldunuz. Allah ıslah eyleye. Ne kadar masumun hakları boynunuz da dünyada da ukbada da…
Cemre 12 yaşında melek olarak gördüğü ablaları; keşke o çocuk masumluğuyla, o lisedeki hayran olduğu, üniversitede örnek aldığı şekilde o anlardaki duygularla ve anılarla kalsaydınız. Cemre ne yazık ki o aklındaki tüm masumluğu yitirdi. Tek duası sizlerin de o uydurulmuş din afyonundan kurtulmanız.
Cemre geçmişteki olan hayatına sonsuza kadar veda etti. Cemre artık daha özgür. Daha mutlu, daha sağlıklı, daha hayata ve Rabbine bağlı…
Bir şiirle veda edelim;
Gün gelir Cemre düşer şu çorak gönlümüze,
Bakarsın çiçek açar kapanan tüm kapılar.
Zifiri karanlıklar evrilirken gündüze,
Yüreklere dökülür gökyüzünden yıldızlar…
Selam ve dua ile…
KALBİ KIRIK DÜŞEMEYEN CEMRE
