Temmuz 2023'te tam 5 sene olacak Münferit Fikir Platformu (MFP) yayın hayatına başlayalı. MFP'de şimdiye kadar 737 yayın yapmışız (bunların %95'ten fazlası yazılardır, geri kalanı video tanıtımı vesairedir.) An itibariyle, toplam sayfa görüntülenme sayımız 4.1 milyonun üzerinde, ve yayınlarımıza 4385 tane yorum gelmiş.
Bir önceki MFP durum raporunu Şubat 2020'de yazmışım (yani yaklaşık kuruluşumuzdan 1.5 sene sonra), linki şurada. O zamanlar ortalama günde 5000'den sayfa görüntülenme oluyormuş ve yaklaşık 2 güne bir yeni yazı yayınlıyormuşuz. Şimdi ise yaklaşık 2 haftaya bir yazı yayınlıyoruz ve ortalama günde 500 sayfa görüntülenme oluyor. Çok yavaş da olsa, yavaş yavaş MFP bir arşive dönüşmeye başladı diyebiliriz.
Yanlış anlaşılmasın, bu bir yakınma yazısı değil. MFP'nin kurucusu ve YYK üyesi olarak bana daha az aktif bir blog ile meşgul olmak daha kolay geliyor. Başka kimse yazı göndermese bile hevesim geldikçe yazdığım yazıları MFP'de yayınlamaktan da keyif alıyorum. MFP, hiç aktivitesi olmayan bir arşive dönüşse bile, değerli benim gözümde. İleride sosyal bilimciler akademik çalışmalarında bloğumuzda yazanlardan yararlanacaklardır diye öngörüyorum.
Gerçi ben hâlâ yazı yazmaya ve yayınlamaya devam etme niyetindeyim. Ama başka çok yazan kalmadı. Son bir sene içinde (Mart 2022'den beri) toplam 35 tane yazı yayınlamışız MFP'de, ve bunların 19 tanesi benim kalemimden çıkmış (bu yazı 20. olacak.) Şunu açıkça belirtmek isterim, yayınladığımız yazıların azalmasının sebebi yazıları reddetmemiz değil, yazı gelmemesi.
Bu kısa yazımda geriye dönük, MFP neleri başardı ve ileriye yönelik, ne olabilir sorusunu cevaplamak istiyorum.
Bence MFP çok şeyleri başardı. Sessizlerin sesi oldu, tabusuzca tüm fikirlere kucak açtı ve duyurulmasını sağladı; algı yönetimlerinin kol gezdiği sosyal medya ortamında, hak neyse eğip bükmeden söylenebilen bir yer oldu. Çok okundu, çok tartışıldı, çok insanın fikirlerini etkiledi, çok insanı şaşırttı, çok insanı kızdırdı. Hür ve özgür oldu; kimsenin desteğini almadan organik bir şekilde ilerledi, kimseye borçlu olmadığı için kimseye diyet ödemedi. Yazar portföyünün ve yazıların büyük kısmının Gülen cemaatiyle alakası olmasından "ex-cemaatçilerin platformu" gibi bir algısı oluşmasına rağmen; MFP’nin olgusu çok daha büyüktü bir cemaatten, veya cemaatlerden, veya günlük siyasetten. En azından benim yazdığım 100'den fazla yazının sadece 10 kadarı Gülen cemaatiyle ilgiliydi. Ne ilgimi çekiyorsa özgürce yazdım, ve MFP bu imkanı herkese sundu.
MFP'nin YouTube kanalı da, uzun süredir çok bir aktivitemiz olmamasına rağmen çok büyük işler başardı. Mesela Vahdettin Polat ve Emir Yıldız söyleşilerinin bence bir benzeri yok hâlâ koca YouTube'da. MFP, Barbaros Şansal, Ruşen Çakır, Mustafa Akyol, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Mustafa İslamoğlu, Hanefi Avcı, Edip Yüksel, Ali Aktaş gibi kamuoyunda çok bilinen insanlarla söyleşi yaptı. MFP, Ahmet Kuru, Halil İbrahim Yenigün, Selçuk Aktürk, Enis Doko gibi akademisyenleri ağırladı. MFP, Cenk Yiğiter, Melek Çetinkaya, Acun Karadağ, Emine Karahaliloğlu, Hasan Karpuz gibi KHK ve 15 Temmuz/FETÖ/PDY davaları mağdurlarına ses oldu. MFP, Gülen cemaatiyle (ve diğer konularla) alakalı değişik ve orijinal düşüncelerini paylaşan Can Önal, İlhan Gökalp, Tayfun Tuna, Abdullah Antepli, Musa Hub, Bilgin Erdoğan gibi insanları konuk etti. İsmini sayamadıklarım kusura bakmasınlar; konuklarımızın hepsi bizim için değerliydi (konuklarımız olan Nebiye Arı ve Deniz Zengin'i ekleyeyim son olarak; kadınların sesini daha çok duymaya ihtiyacımız var.)
