2000 yıl önce
Birçok Hristiyan aslanlara yem edilmiş, çarmıhlara gerilmiş, işkencelere uğramış, diri diri gömülmüştür. Hristiyanlar için düşüncelerinden inançlarından dolayı kıyametten günlerin yaşandığı o zamanda en son önderleri Hz. İsa da çarmıha gerilmiştir.
Bırakmazlar Romalılar, son Hristiyan da ölene kadar durmazlar. Hz. İsa ölünce dağılıp gideceklerini düşünürler.
Ama Hristiyanlar vazgeçmemiştir…
Liderlerinin, peygamberlerinin en önde çarmıha gerildiği yerde onlara korkmak yakışmaz. Hz. İsa, geçilmesi gereken yerden en önde geçerek yolu açmıştır.
Ama baskı ve şiddet altında yakalanacağını anlayan havarî Petrus bir gün Roma’dan kaçar ve yola çıkar. Hz. İsa’dan sonra bu davayı sahiplenen ikinci önderdir, havarisidir. Yolda efendisi önderi İsa’yı Roma’ya giderken görür ve sorar “Efendim, nereye gidiyorsunuz?”
“Roma’ya” der, “ikinci kez çarmıha gerilmeye”
Yaşlı Petrus tek kelime etmez. Döner, yakalanır ve çarmıha gerilir…
***
Bilmem Petrus çekip gitseydi, bir köşede huzur içinde sakince ölseydi hatırlanır mıydı 2000 yıl sonra. Aziz ilan edilir miydi? Hristiyanlık bugünlere kalır mıydı? Onca Hristiyan aslanların ağzında can verirken bu işin önderi çarmıha gerilmişken, bayrağı devralan kişi bayrağı düştüğü yerde ve geride onca dava arkadaşını bırakıp kaçıp giderse tarih onu nasıl yad ederdi.
Davalar ve dava adamları…
İşin edebiyatını yapmayan topluluklarının önünde, en önde çarpışan, ölen, dik duran liderler…
Tarih boyunca yeri gelince bir din, yeri gelince bir ideoloji, yeri gelince vatan, yeri gelince bir sevda.
Nasıl, niye, niçin, akıllıca mı, delice dediğimiz işleri yapanlar…
Ama insan hayranlıktan geri duramaz, karşıt grup da olsa cesaretlerini takdir eder, düşmanı da olsa önünde saygıyla eğilir.
80 sonrası işkencelerden sağ çıkan ülkücüler ve solcular düşman bildiklerini hep saygıyla anmışlardır.
Takdir edilen cesaretleri, tutarlılıkları…
En sıradan üyesinin bile gıkı çıkmaz lider zaten çoktan öldürülmüştür.
Türkiye sağda da solda da böyle yiğitler gördü.
Eskiden dava adamları böyleydi. Davaları doğru muydu, değer miydi tartışılır. Belki şimdi okuyunca düşünceleri davaları komik gelir böyle dava mı olur diye. Davaları ne olursa olsun onlar bir davaya nasıl sahip çıkılacağını çok iyi gösterdiler.
Davalarını alaya aldık, anca slogan atarlar, duvarlara yazı yazılarak dava mı savunulurmuş, bunlar ancak bıyık bırakmayı bilir, Allah’ı kabul etmeyen adamın davası mı olurmuş, boşuna çekiyorlar o acıları, ah bir de namaz kılmayı bilseler, hayvan gibi uluyorlar, bir Yahudi’nin arkasından gidiyorlar, sokaklara dökülerek vatan kurtaracaklarmış, nizama karşı gelerek bu işler olmaz, kendini fişleterek memur olamazsın, değişim gürültüyle değil sessizce olur…
Dava adamlıklarına diyecek tek söz yok.
Yaradır onlar gibi olamamak, yalan üzerine yalan söylemek, inkar etmek, dökülmek, susmak, sinmek…yaşlı solcuların ve ülkücülerin bizler böyle değildik bakışları, sizi inançsız gruplarla kıyaslamaları…
Said Nursi her halde mezarında ters dönmüştür.
Kalelerden düşerken davam diye bağıran Said Nursi…
Hapishaneden hapishaneye sürüklenen Said Nursi…
Bekir Berk’e bizi değil davamızı savun biz içerde kalmaya razıyız diyen Said Nursi…
Mahkemelerde hakimlere Risaleleri anlatan Said Nursi…
Mekke’de olsam da buraya gelmem lâzımdı diyen Said Nursi…
Bayrak burada düştü buradan kalkacak diyen Said Nursi…
Her zaman en önde olan Said Nursi…
Geride bıraktığı Petrus’lar… Ya dünya nimetlerine boğuldu ya da çoktan Türkiye’yi terk etti.
Dava…
Nursi ile başlayan dava…
Kalelerden düşerken ölüm karşısında bile dava…
Azrail’e şimdi olmaz gelemem geride bırakamam denilen dava…
İki ebeveyn aynı anda ölmemişse terk edemezsin vazifeni denilen dava…
Her gevşekliğinde, ulaşılamayan her insanın ahiret katilisin denilen dava…
Gökten Hızır’lar inse gene de çekip gitmek, oyalanmak yok denilen dava…
Manevi makamlar teklif edilse ayrıl buralardan dense, gene de son karakolu terk etmek yok denilen dava…
Cennetin kapısı açılsa hadi gel dense gene de terk edemem vazifemi denilen dava…
Farz da olsa hac yok, Mekke, Medine yok. Bayrağın düştüğü yerden ayrılmak yok denilen dava…
Ömrün tüketildiği her şeyin uğruna feda edildiği dava…
Lidersiz başsız kalınan bir dava…
Demezler mi adama sormazlar mı hiç?
Yıllardır niye anlatın Abdülhamit’in ordusunu terk eden komutanı diye?
O mahşer gününde Peygamberin yanında dört halifesiyle orduları teftiş ettiği an.
O başıbozuk ordunun O istifa ettirilen komutanını niye anlattın demezler mi hiç?
Sormazlar mı adama bu dava delilerin işi değil miydi?
Bu davanın rol modelleri Hacı Atalar, Mehmed Özyurtlar değil miydi?
Onlar gibi 10 deli ile bu iş bitmez miydi?
Sormazlar mı delilik gıpta edilecek şey değil miydi, Sahabeleri görsek deli demez miydik?
Peki sormazlar mı hiç bu delilik neden sadece çoluk çocuğa hamile kadına nasip oluyor diye?
Neden temkin, ihtiyar, tedbir size; delilik, cesaret, adanmışlık çoluk çocuğa sormazlar mı hiç?
Sormazlar mı ey gafil! 18 yaşındaki çocuklara mı düştü bayrağı kaldırmak, bu başsız davaya sahip çıkmak diye?
Sormazlar mı madem ölmek var dönmek yok madem bu iş evler ile başladı madem son karakolda evleri bırakmak yok neden sadece çoluk çocuk bu işi yapıyor diye?
Sormazlar mı lanetle anılan Hitler gibi size de mi nasip oldu çoluk çocuğu ön cepheye sürmek diye?
Peki sormazlar mı madem can tatlı, özgürlük güzel neden çoluk çocuk bundan mahrum diye?
Sormazlar mı hiç tutuklanma korkusu bu çocuklarda yok mu diye?
Sormazlar mı bunca korku niye?
Sormazlar mı hani bu trenin son vagonu bizdik son kurbanları biz olacaktık diye?
Sormazlar mı bunca öğretmen genç yaşta uçağa atlayıp Asya’lara Afganistan’lara giderken hiç düşünmüşler mi diye?
Sormazlar mı şimdi niye bu kadar düşünmek diye?
Sormazlar mı bu dünya geçici ise bu dünya yolculuk sırasında dinlenilen bir ağaç altı ise nedir bu bağlılık, bu korku diye?
Sormazlar mı Peygamber hicret eden son kişi değil miydi diye?
Peki sormazlar mı nerde bu davanın Ebubekir’leri diye?
Sormazlar mı Peygamber en son hicret ederken Ebubekir Medine’de ticaret saltanatı mı kuruyordu diye?
Sormazlar mı ey gafil! Ebubekir Medine’de gayri menkul zengini olmak yerine neden mağarada o korkuyu yaşadı diye?
Sormazlar mı Peygamber bilmiyor muydu geride koca bir topluluğu bırakmayı, onlara yolun kaderi edebiyatı yapmayı, onlara şanlısınız medreseyi yusufiye oralar demeyi diye?
Sormazlar mı hiç Peygamber çoluk çocuğu hiç Mekke’de bırakmış mı diye hiç ön cepheye sürmüş mü diye?
Sormazlar mı Musa kavmini Kızıldeniz’in ötesinde mi bekledi diye?
Sormazlar mı hangi kutsal davanın taşlı yolları sadece garibanın kanıyla ıslanmış diye?
Sormazlar mı öğrencisini kurtarmak için can veren öğretmenlerden nasıl oldu da çocuklarını satan bir noktaya geldi bu dava diye?
Sormazlar mı içerdeki onca çoluk çocuğun arkasından niye sadece anaları ağlıyor diye?
Niye sadece analarının kursağından lokma gitmiyor diye?
Sormazlar mı hiç başsız ordu mu olur, başsız dava mı olur, lideri uzakta tabanı cephede mücadele mi olur diye?
Sormazlar mı inançsızı bu kadar cesurken biz nasıl inanıyoruz diye?
Sormazlar mı madem dönmek aptallık havari Petrus aptal mıydı diye? Said Nursi aptal mıydı diye? İçerdeki Selahattin Demirtaş, Alparslan Kuytul, Osman Kavala, Ahmet Altan aptal mı diye?
Onlar bilmiyor muydu çekip gitmeyi…
Madem aklı kullanmak gerek madem akıllıca davranmak gerek ne işi var burada bunca çoluk çocuğun diye?
Onlara gelince dava, o kutsal davanın düşen bayrağının kaldırılma vazifesi, liderlere gelince neden Akıl diye?
Dava adamı aklı terk etmiş olan değil miydi? İnsanların bunlar deliler dedikleri değil miydi?
Aşık olanın aklı mı olurdu? Bunca hesap kitap niye?
Petrus olmak varken korkak diye anılmak niye?
İbrahim bin Ethem’in sarayının çatısında, devesini arayan zatın dediği gibi: Ey gafil! Pensilvanya’dan dava mı savunulur? Pensilvanya’da çiftlikte rahatın içinde Allah mı aranır? Bunun damda deve aramaktan ne farkı var?
İkide bir davam deyip durma da göster bana, hani, nerde Meriç’in çamuru, nerde gaybubetin kâbusları, nerde gözaltı tedirginliği, nerde hücre yalnızlığı, nerde işkence yaraları, nerde hapishane çaresizliği, nerde beklemekten bitap düşmüş gözler, nerde işsizliğin tükenmişliği, prangaların nerede? Nerede zincirlerin?
Madem senin de davan madem Petrus'sun, madem lider sensin o hâlde niçin Pensilvanya’dasın?
Ahmet
Twitter: @a_wolfenstein
Okuduktan sonra yazıyı yazmama sebep olan yazı: https://www.yenisafak.com/yazarlar/ducanecundioglu/aiksan-nicin-romadan-kaciyorsun-20991
